4 Eylül 2017 Pazartesi

REENKARNASYON

Her din yada öğreti reenkarnasyonun  ifade ettiği anlamı farklı yorumluyor ve detaylandırıyor, burada ki, benim kabulüm, basitçe , ruhun ölümsüzlüğü ve evrensel olgunlaşma yolunda mesafe almak için bir çok kez farklı bedenlerle yeryüzüne gelmesi ve gitmesi, her gelişinde evrensel algı ve bilinç olgunluğunu artırması/ yükseltmesi olayıdır.

İnsanın yaşadığı tek ömürde her şeyi çözmesi (algılama, sentezleme, özümseme ve kanaat etme ) zaten beklenemez, zira bizim ortalama ömrümüz 80 -100 yıl, evrenin bilimsel ömrü ise 14,7 milyar yıl, bu verilere göre evrene gelmemizle geri dönmemiz bir oluyor. Yani tek seferde/gelişte  her şeyi algılamak mümkün değil, hele ki ömrün ilk 30-40 yılının  nefsani arzular peşinde koşmakla geçtiği, düşünme/sıhhatli düşünme sürecinin ömrümüzün son yıllarında gerçekleştiği düşünülürse, tek gelişlik bir seferde evreni algılama ve anlamlandırma imkansız gibidir.

İnsan, ancak evrensel olgunluğu(bir çok kez gidip geldikten sonra oluşan olgunluk) ile belli bir bilince erişince bazı şeyleri algılayabilir / anlamlandırabilir. İnsan o bilince gelinceye kadar bir çok elekten geçip  inceliyor ve keskinleşiyor.

Yaradan,  aynı,  defter ve kitap açık sınav yapan bir öğretmen gibi, aklımız erdiğinden itibaren sınav soruları aklımızı kemiriyor, cevaplar ise ortada, dinlerde, öğretilerde,  tabiat olaylarında, yaşantımızda  apaçık, ne mutlu bu cevapları görebilene/ anlayabilene.

Yaradan bizleri parmak uçlarımıza varıncaya kadar farklı yaratıp, yarattığı her varlığın ,  her hücresine imalatını markalayan usta gibi damgasını vurmuştur, görebilir ve anlayabilirsek evrende onun dışında hiçbir şey yoktur aslında.

Reenkarnasyona gelince; dünyada mevcut din yada öğretileri incelersen her birinin içinde buna inanan yada inanmayanları görebilirsiniz, buda son derece normaldir, zira evrendeki her ruh,  evreni kendi bilinci ve niyeti oranında algılar ve değerlendirir.

Ben neden inanıyorum ;

Bu inanca sahip bir ailede doğdum, yıllarca da bu inanca ezbere inandım, çevremde bahsedilen, şu kişi bilmem nerde şu nedenden ölmüş, yeniden şurada doğmuş, konuşmaya başlayınca geçmiş hayatını anlatmış, hikayeleri ile büyüdüm. Öyle bir dönem geldi ki sorularıma mantıklı ve yeterli cevap alamaz oldum,  buda  inancımı zayıflattı ve inanmamaya başladım. Ancak hayatta yaşadığım olaylar, bu olaylardan edindiğim tecrübeler, okuma ile araştırmalarım ve bunların kaynaşması/çakışması, bu olayın varlığımızın ayrılmaz parçası gibi son derece gerçek olduğunu, yaşayan  her ruhun bu sisteme dahil olduğunu bana idrak ettirdi.

Fakat şu da ayrı bir ironidir ki; herkes her şeyi aynı seviyede algılayıp değerlendiremez, bir örnek verirsek, matamatiği  anlayabilmek / yapabilmek için rakamları bilmek gerek, geometriyi anlayabilmek / yapabilmek için matamatiği bilmek gerek, fiziği anlayabilmek / yapabilmek için matamatik ve geometriyi bilmek gerek, kimyayı anlayabilmek / yapabilmek için matematik, geometri ve fiziği bilmek gerek, yani bilmek istediğin şeye ulaşman ve anlaman için birbiriyle bağlantılı basamakları çıkmak gerek. Sana dolaylı dolaysız nakledilenlere inanırsan da ulaşabilirsin bilgiye,  ama bu ezbere ulaşmak ve inanmak olur.

İşte bende yıllarca çevremin ve sevdiklerimin yönlendirmesiyle reenkarnasyona ezbere inandım, İnancımın bir dönem zayıfladı zira ezbere inanıyordum, büyük resmi görmüyordum, sevdiklerim diyorsa doğrudur algım vardı,  tekrar daha doğru ve kesin inanmam benim için çok zaman aldı ancak benim için daha güzel ve tatmin edici oldu, bunun nasıl olduğuna gelince;
Başta kuranı kerimdeki bazı ayetleri anlamak ve evrensel denklemin bilinmeyen parametrelerine uygun değerler vererek problemi kendimce çözmek ve bazı kabullerle mantık yürüterek oldu.Neydi bunlar ?

·        Müslümanlıkta Allahın 99 adet esması (isim-sıfat ) olduğu söylenir ve bu isimleri insanlar da kullanır, en çok kullandığımız besmeledeki rahman ve rahim sıfatları olmakla beraber, cabbar, kahhar, hamid, habir, zahir, batin, hakim, malik, melik, mecid, rauf, muhyi, mümit, adil, alimtümünü burada saymaya gerek yok.

Kuran incelenirse yaradanın kurandaki ayetlerde kendi sıfatlarını ziyadesi ile kullandığı ve sahiplendiği görülür .

İşte bu sıfatlardan en bariz olan bir tanesi El – Adil sıfatıdır, her fırsatta adil olduğunu adaletinin tecelli edeceğini söyleyen bu varlığın dünya planındaki sistemine baktığınız  vakit dünya gözüyle adalet görünmemektedir. Neden derseniz, anlatayım, çocuk var doğumda ölür, çocuk var beş aylıkken , beş yaşında, on beş yaşında, elli yaşında, yüz yirmi yaşında ölür, nerde adalet.

Kişi var refah bir ailede dünyaya gelir, kişi var ızdıraplar içindeki bir ailede dünya ya gözünü açar, kişi var bedensel anlamda çok sağlıklı, kişi var bedensel anlamda arızalı, kişi var gelişmiş bir toplumda doğar büyür, kişi var az gelişmiş bir toplumda doğar büyür, kişi var aklına algısına gıpta edersin, kişi var Allah akıl fikir versin dersin,  daha bir çok benzeri örnekleri artırabiliriz ama sonuç değişmez, dünya planından baktığınız vakit sistemde adalet göremezsiniz.

Böyle bir evrensel sistemi kuran ve adil olduğunu söyleyen varlığın A  kişisine güzel, B kişisine güzel olmayan, yada keyfi  hayatlar  hazırlayacağını düşünmek onu anlamadığımız ve onu adaletsiz olarak  kabul ettiğimiz anlamına gelir.

Ancak, ruhsal planda, seçmeli ders misali, ruh kazanacağı olgunluk için yaradana ,  ben şu deneyimi/olgunluğu  kazanmak için şöyle bir hayat yaşamak ve şöyle bir ortamda bulunmak istiyorum   dediğinde, yaradan isteği uygun görüp   tamam istediklerin karşılanacak   deyip seçme özgürlüğü verir, ve o ortamı sağlarsa El Adil hükmünü yerine getirmiş olur.
Ben buna,  her ruhun sahip olduğu niyet, akıl ve algı derinliği oranında dünya planına gelmeden seçimlerini (din, dil, ırk, cinsiyet, anne, baba, sosyal statü vb. ) yaptığını ve bununda en az yüzde 70-80 oranında karşılandığına inanıyorum.

·        Biraz ,  zaman / ömür  karşılaştırması yapalım,

Kelebeklerin ömrü, bize göre bir günle bir yıl arası, bizim ömrümüz bize göre artı eksi yirmi ile toplam ortalama yüz yıl (klasik 60 saniye bir dakika, 60 dakika bir saat, 24 saat bir gün ve ortalama 365 gün bir yıl kabülüne göre  ), bizim klasik zaman kabulümüze göre evrenin ömrü  ( tamamiyle bilimsel verilere göre ) on dört- on beş milyar yıl cıvarıdır

Bildiğim kadarıyla kuran da sadece iki sürede geçen , zaman algısı için söylenmiş iki ayet vardır, bunlar;

Hac süresi 47. Ayet / Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir. “

Secde süresi 5. Ayet /  İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.”

Yaradan neden böyle bir izaha gerek duymuştur, kaldı ki  kendisini tanımlarken zamandan münezzeh olduğunu söyler, bence bu sadece bize fikir vermesi için bir ipucudur, 


Yani, yaradanın  katında, yukarıdaki ayetlerine göre,  bir günü bin yılımıza eş değerse bir saati (1000/24=)  41,667 yılımıza karşılık geliyor,  buda evrende, ortalama  seksen yıl yaşansa yaradan katında yaklaşık iki saatlik bir süreye karşılık geliyor, yani bir ders süresi kadar. Bir derse giriyorsunuz, ortalama 2-2,5  saat (yaradanın söylediği ölçüyle ) 80-100 yıl  (bizim ömrümüzle )  kalıyor ve çıkıyorsunuz.

" Ankebut süresi 14. Ayet / Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o, onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar."

Yaradılıştaki kurgunun oluşturduğu şartlar,  yaratılmışlara ayrıcalık tanımaz, yani tabiat kanunları sana ayrı bana ayrı çalışmaz, herkes için aynıdır. İnsanın ömür sürecini ele alırsak ortalamayı maksimum  80 yıl kabul edebiliriz, zira şimdiye kadar yaşayanlar bu kabul edilmiş değerin üstünde en fazla 20-30 yıl farklılık göstermiştir, bu miktarı geçen istisnalarda var, ancak maksimum 110 değilde 115, 120 yıl gibi yaşamışlar,  dolayısıyla ortalama üstü bir değer olarak, yaratan doğrudan 950 yıl yaşadı demiyor, onların arasında 950 yıl kaldı diyor, 

Her gelişte ortalama 50 yıl kalsa 19 sefer, her gelişte yaşama süresi miktarını değiştirerek sefer sayısını artırıp azaltabiliriz, ancak netice değişmeyecektir. 

Bakara süresi 28. ayet / Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz."

Ölü olmak için önce canlı olmak gerekir, burada ayet "siz ölülerdiniz" diye başlıyor, yani ilk ölümden önce canlı olduğumuz bir süreç var ve o canlılık süreci sonrası öldük, tekrar diriltildik, tekrar öldürüldük ve tekrar diriltildik ve nihayetinde yaratana döndürüldük.

Bir tohuma bir ormanı gizleyen, bizleri parmak uçlarımıza kadar farklı yaratan varlık yazdığı dörtlük şiiri tutturmaya çalışan acemi şair gibi, aynı cümle içinde " öldürecek, diriltecek, tekrar öldürecek, tekrar diriltecek" der mi ? Bence bu ayette bir reenkarnasyon ipucudur. Sayısal / süresel detay yoktur, ancak dikkat çekme vardır. Ve en nihayetinde ölüm yok, diriltilip ona döndürülme var.

" İsra süresi 97., 98. ve  99. Ayetler  / Allah kime hidayet verirse doğru olan yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Kıyamet günü böylelerini kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzleri üstüne sürerek haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir ki, alevi dindikçe kızgın ateşini körükleyiveririz.

Cezaları işte budur. Çünkü ayetlerimizi inkâr ettiler ve şöyle dediler: "Biz, bir kemik yığını olduktan, un ufak hale geldikten sonra mı, sahi bundan sonra mı, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"

Görmediler mi ki, o, gökleri ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerlerini yaratmaya da Kaadir'dir. Onlar için bir süre belirlemiştir, bunda kuşku yok. Ama zalimler, inkârdan başka bir şeyde direnmiyorlar."

Bu ayetlerde yaratan, yeni bir yaratılışa inanan ve inanmayanların akibetlerini açıklamış,

“Ra’d süresi 4. Ve 5. Ayetler / Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar (kara parçaları) ve üzüm bağları, ekinler ve budaklı ve budaksız, hurma ağaçlarından bahçeler vardır. Aynı su (tek bir su) ile sulanır ve Biz onların bazısını bazısına, yenmesinde (tadına, lezzetine ve kokusuna göre) üstün kılarız. Akıl eden kavim için muhakkak ki bunda, âyetler vardır.

 Eğer acayip buluyorsan (şaşırıyorsan) (bil ki;) asıl onların: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedileceğiz (yaratılacağız)?” sözleri acayiptir (şaşılacak şeydir). İşte onlar, Rab’lerini inkâr eden kimselerdir. Ve işte onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalanlardır.

      Bu ayetlerde de yaratan, yeni bir yaratılışa inanmayanların bu yaklaşımının şaşılacak bir şey olduğunu ve akibetlerini açıklamış,

     “   Müminun süresi 37., 38. ve 39. Ayetler / "Hayat, şu dünya hayatımızdan başkası değildir. Ölürüz, yaşarız ama biz tekrar diriltilecek değiliz."

     "   O, yalan düzüp Allah'a iftira eden bir adamdan başkası değil. Biz ona inanmıyoruz."

     O peygamber şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!"
     
      Bu ayetlerde de ısrarla yeni bir yaratılışa inanmayanların peygamberi yalanlamaları ve peygamberin yaratandan yalan söylemediğine dair kendisine yardım talebi açıklanmış,

    “Nahl süresi 38. ve 39. Ayetler / Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları bilmezler.

     Diriltecek ki, onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık seçik göstersin ve küfre sapanlar kendilerinin yalancılar olduğunu bilsinler.

      Bu ayetlerde de yeni bir yaratılış olmayacağına dair yemin edenlerin yanıldıklarını, tam tersi,  diriltme olayının olacağını bu olayın yaratan üzerinde hak bir vaat olduğunu, buna itiraz edenlerin bu olayı yaşadıklarından sonra daha önce yalan söylediklerini idrak edeceklerini açıklamış,




      Sıra dışılıklar,

Çoğumuzun dikkatini çekmiştir, üç yaşında, beş yaşında mükemmel müzik enstrümentali çalan, yada mükemmel resim yapan, dans eden çocuklar. Normal şartlarda yirmi otuz yılda varılacak bir mesleki tecrübe noktasına daha hayatının başında erişmiş insan örnekleri, bunun olabileceğini yada normal olduğunu kabul etmek saflıktır; bu insanlar daha önceki hayatlarında edindikleri tecrübelerle  yeniden gelmişlerdir.

Benzer şekilde vucudunda  yara, bere yada ameliyat iziyle doğmuş bebekler,
Bir önceki yaşantısının kendine acı verip travma yaşatan hayat kesitlerini hatırlayan ve bunu yeni ailesine anlatmaya çalışan çocuklar, buda çok ilginçtir tabi neden herkeste değil de bazılarında ?

Eğer tüm geçmiş yaşamlarımızı hatırlıyor olsak zihinsel dengemizi sağlamak çok zor olurdu yada sağlayamazdık, karıştırırdık. Ve bir anlamda da sınavda kopya almış gibi olurduk. Hatırlamamamızın hayrımıza olduğunu düşünüyorum.

Son söz,


Reenkarnasyon konusunda yazdıklarımı kabul edersiniz etmezsiniz tamamiyle size kalmış ancak hayatın,bir evrensel sınav olduğunu, bu sınavlar için yaşadıklarımızın ruhumuzu olgunlaştırdığını, tam bir bilinçsel olgunluğa varmak adına birkaç kez gelmek durumunda olduğumuzı, ne ekersek onu biçeceğimizi bilirsek, hayatın bize yük gibi gelen sıkıntılarını taşımak daha kolay olduğu gibi, anlamlandırmakta zorlandığımız bir çok olguyu/ olayı daha kolay anlamlandırırız.