30 Nisan 2018 Pazartesi

DEĞİŞİM, GELİŞİM İLE KUTSAL GÜNLER VEYA GECELER


Yaşadığımız evrene genel anlamda ve geniş perspektifte bakıldığında , değişim ve gelişimin sürekliliğini, yaşamın tek düze değil de bir sinüs eğrisi çizdiğini ve evrende yegane kalıcı olanın bir tek kadiri mutlak yaratan olduğu görülür.
En basitinden incelerseniz yaklaşık milattan 4000 yıl önce bulunmuş tekerleğin, bu gün ki yaklaşık 250 km/saat sürat yapabilen son model bir araçtaki pozisyonu tekerleğin müthiş güzel bir değişimidir.
Fazla uzağa bakmaya gerek yok, yaşadığımız ileri bilinçli hayatta yakın tarih 1980 li yıllardaki haberleşme yöntemleri ile bugün ki haberleşme yöntemleri arasında uçurum vardır ; 1980 ‘ ler de İstanbul / Aksaraydan Mersini aramak için ptt’ ye telefon yazdırdığınızda telefonun bağlanması 4 saat sürerdi, aynı talebi sirkeci ptt’ den yaptığınızda 2 saate bağlanırdı, 1973 senesinde ptt ye kaydettiğim telefon hattı talebi 1985 yılında hayata geçti, günümüzde ise herhangi bir telefon servis sağlayıcısından temin edeceğiniz sim kart ile anında olmasa bile uygun telefonunuz varsa dakikalar içinde dünyanın diğer tarafıyla görüşmeye başlarsınız hem de isterseniz görüntülü.
Bu yazdığım örnekler evrendeki fiziksel gelişimdir, daha doğrusu evrensel gelişimin fiziki dünyada insana sağladığı kolaylıktır, değişimde pek farklı değil, her şey insanlığın rahatlığı ve refahına odaklı devam etmektedir.
Ancak acıdır ki insanlık fiziki gelişim ve değişimde gösterdiği performansı ruhsal ya da sosyal yapısında aynı oranda gösterememektedir. Yanlış kanaatlerle birbirini acımasızca yargılayıp, birbiri hakkında yanlış hükümler vermektedir.
Kanaat deyince benim aklıma bizi en çok etkileyen kazanılmış düşünce ya da varılmış nihai düşünce gelir ki bu düşünceler ister kendi kazanımımız olsun isterse zihnimize dolaylı olarak zerk edilmiş olsun. Her konuda dolaylı edinebileceğimiz kanaatler olabileceği gibi istersek kendi kanaatlerimizi de düşünüp araştırarak oluşturabiliriz, bence doğrusu da budur.
Daha öncede yazmıştım yılbaşı kutlamalarını İslamiyet ‘e aykırı bulup kutlamak istemeyen bazı arkadaşlar gündeme gelmişti, şimdi de bunun tersi söz konusu, şöyle ki; “ Kandil ve bayram uygulamaları ve benzeri özel gün ve geceler Kuran ayetlerinde yer almayan konulardandır.” diyerek bu kutlamaları eleştiren ve bu mesajları almak istemeyen arkadaşlarımız oluyor, bence, bu gibi gün ve uygulamalar Kuran ayetlerine aykırı inanç ve kabuller barındırmadıkları müddetçe kutlanabilir, yeter ki birbirimizi bu iş bu iş illa, olmazsa olmaz gibisinden mecbur etmeyelim.
Bu ve benzeri vesilelerle birbirimizi arayarak hatır sorabilir, elde var bir mantığı ile hareket etmeden, ilişkilerimizi canlı ve güçlü tutabiliriz. Nasıl ki anneler günü, babalar günü yada sevgililer günü, vb… bilmem ne günü diyerek sosyal rezonans yapılıyorsa, kutsal günler veya geceler içinde sosyal rezonans yapılabilir, niyetle doğru orantılı değerlendirilen ibadet, insanla yaradanı arasındadır, kimsenin kimseye yargıçlık yada hakimlik yapmasına ne hakkı nede haddi vardır.
İnsanı en güzel surette yarattığını defalarca kuranı keriminde bildiren yaratanımız var ve eşrefi mahlukat tabir edilen İnsan için eğer bilirse, ve kulluğunu ifade etmek istiyorsa, değil Cuma, Cumartesi Pazar günü yada Recep Şaban Ramazan ayları, her an, her zaman parçası kutsal ve mübarektir.
Özel olduğu kabul edilen gecelerde / zamanlar da yapılan ibadet ve bağışlanma dileklerinin mutlaka kabul göreceği ve diğer gün ve gecelerden daha makbul olacağı gibi inançlar yanlıştır ve batıldır.
Kıstasımız kuran ise, kuranın işareti kutsal olan sadece Kadir gecesidir, kuluna şah damarından daha yakın olduğunu bildiren yaratana, yakın olmak isteyen için her gün kadir gecesi olabilir, illa filanca gün, gece veya zaman değil, yeterki niyetiniz saf olsun ve kendiniz dışında kimseye de yargıçlık taslamayın.
Bu vesileyle her kesin kabul ettiği ve kutsal saydığı vakitler mübarek ve kutlu olsun…