20 Haziran 2017 Salı

DÜŞÜNMEYE DAVET 001

Sevgili kader yoldaşları,  ailem, uzak yakın akraba ve arkadaşlarım, tanıdıklarım, meslektaşlarım,

Duygulara ve hislerimize tercüman yazıları sözleri , sosyal bir medya aracı / otoyolu olan internet te paylaşmak kolayıma/ kolayımıza  geliyor olsa gerek; ne büyük kolaylık, duygu ve düşünceleri bu şekilde paylaşabilmek, evrende  en güzel sürette yaratılmış, su içinde  yaşayıp suyun farkında olmayan balıklar gibi, çoğunluğu yaradanın kendisine bahşettiği değer ve şerefin farkında olmayan bizler,  nereye nasıl gidiyoruz, neyin ne kadar farkındayız ? Bilinç, şuur yada algımızın çapları ne kadar ? Tesadüfen yaratıldığımızı düşünsek bile ki,  öyle olduğumuzu düşünmüyorum, evrensel asli görevlerimiz/görevimiz  nedir ?

Bizi / bize  birbirimiz aracılığı ile anlatan, öğreten, ödüllendiren, cezalandıran, üzen, sevindiren ve daha buraya yazmadığım her türlü duyguyu yaşatan, bize şah damarımızdan daha yakın o yüce varlığa binlerce şükürler olsun ki, bize ruhundan üfleyip, dışımızdaki her şeyi istifade ve kullanımımıza bahşetmiş. Ancak biz bu bu istifade yada kullanımı ne kadar doğru ve yerinde gerçekleştiriyoruz ?

Kelebeklerin ömrü bize göre bir günle bir yıl arası, bizim ömrümüz bize göre  (klasik 60 saniye bir dakika, 60 dakika bir saat, 24 saat bir gün ve ortalama 365 gün bir yıl kabülüne göre  ) artı eksi yirmi ile toplam ortalama yüz yıl, evrenin ömrünün  ( tamamiyle bilimsel verilere göre ) onbeş milyar yıl cıvarı ve kuran verilerine göre , zaman algısı için söylenmiş 

Hac süresi 47. Ayet / Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir. “

Secde süresi 5. Ayet /  İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.”

ayetlerine bakarsak evrensel tablonun neresinde ne kadarız ?

Her yaştan insan için yaşadığı (gerçek fiziki ) yıllarına rağmen,  algı yada hissettiği çok azdır, kendimden örnek vereyim, şu an fiziksel olarak elli yedi yaşındayım ancak bu yaşanmış süre bana birkaç saat, bir anmış gibi geliyor.

Zamandan münezzeh olan yaradanın  katında, ayetlerine göre,  bir günü bin yılımıza eş değerse bir saati (1000/24=)  41,66667 yılımıza karşılık geliyor, yani buda evrende, ortalama  seksen yıl yaşansa yaradan katında yaklaşık iki saatlik bir süreye karşılık geliyor.

Bilimsel verilere göre, bizim ömrümüzle  onbeş milyar yıl kabul ettiğimiz evrenin ömrü ile kendi ömrümüzü karşılaştırdığımızda  (80 yıl/15.000.000.000 yıl =) 0,000.000.0053 gibi sıfır yada bir değil ama sıfıra doğru yaklaşan bir değer ortaya çıkıyor.

Bilimsel verilere göre yaklaşık onbeş milyar yaşında olduğu söylenen evrenin  şu anki ömrünü bin yıl kabul edersek, 

15 Milyar yılı evrenin bin yılı kabülüne göre
15.000.000.000 / 1000  = 15.000.000 yılımız bir evren günü
15.000.000 / 24 = 625.000  yılımız bir  evren saati
625.000 / 60 = 10.416,7  yılımız bir  evren dakikası
10.416,7 / 60 = 173,6  yılımız bir evren saniyesi olur


80 yıl (ortalama insan ömrü ) /173,6 yıl- evren saniyesi  = 0,461 evren saniyesi (evrene göre evrende kalış süremiz ) 
                                 
                                 
Bu kabul ve hesapları farklı kombinasyon ve perspektiflere göre artırabiliriz, ancak neticede pek bir şey değişmeyecek geçerli fizik algımıza  göre ortalama 80 yıl, kuran ayetlerine göre yaklaşık 2 saat, evrene göre 0,461 saniye, hissetme algımıza göre bir anlık bir ömrümüz var.

Gelmekle gitmek arasında neyi,ne zaman, nasıl,   ne kadar algılayabilir/ algılamalı, değerlendirmeli ve doğru hareket etmeliyiz ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder