6 Haziran 2019 Perşembe

KALİTELİ VE KALİFİYE OLMAK




Yurt dışında çok bulundum, ağırlıklı olarak Rusya ve Türki cumhuriyetleri ile Iraq ta, buralarda zaman zaman işveren yabancı idareler kadromuz içinde yaklaşık % 30 -50 mertebesinde yerel eleman çalıştırmamızı şart koşarlardı ve bağlı olduğumuz firmalarda bu şartları yerine getirir di. Bizlerin çalıştırmak üzre yurt dışına götürdüğümüz elemanlar bu işten çok müzdariptiler nedeni de yerellerin çok kaytaran, bizimkilere eşdeğer randımanda  çalışmayan insanlar olmalarıydı. Bizimkiler fırsat buldukça bu insanları tembelliklerinden dolayı aşağılarlar dı.

Aslında işe ihtiyacı olan bizlerdik ve gerçek hayatta da hiç kimse memleketinde tatmin edici bir iş bulsa evini barkını terk edip, tabiri caizse kelle koltukta çalışmak istemezdi. Ama kader utansın derler ya,  zamanında bayrağımız altında bulunmuş bir çok yere şimdilerde biz iş yapmak için gidiyoruz. 

Para kazanmak üzre memleketlerine gittiğimiz bu insanlar kendi işlerini kendileri yapabilseydiler bizim oralara gitmemize gerek yoktu, işleri yapmak üzre bizi almalarına gerek yoktu. Ancak kazın ayağı öyle değil misali ülkemizde yeterli ve tatmin edici işler olmadığı için arayış içinde olan biziz, atalar koruk yer,  torunların dişi kamaşır misali, lale devri yaşayan atalarımızın hovardalığını maalesef biz çekiyoruz…

Bir devletin sermayesi nedir diye sorulsa sahip olduğu arazi, doğal kaynaklar, doğal güzellikler, nufus ve yetişmiş insan gücü diye cevaplar gelecektir. Bunlardan en önemlisi nufus ve bu nufus içinde ki kalifiye insanlardır. Yani şöyle düşünün eskiden (elli sene önce diyelim ) elli yılda bir buluş yapılırken şimdilerde dakikada elli buluş yapılmaktadır, bu konuda muazzam bir sürat söz konusudur. Kaliteli ve kalifiye insan gücüne sahip değilseniz bu sürate erişmeniz değişimi yakalayabilmeniz mümkün değildir.

Olay kaliteli ve kalifiye insan olmaya, kaliteli insan yetiştirmeye, kısaca iyi bir eğitime ihtiyacın su götürmez bir gerçek olduğuna varıyor.

Sadece fiziksel bedenimizi beslemek yetmiyor, standart bir eğitim alıp tamam demek yetmiyor, zihinsel bedenimizi ve varlığımızı da iyi beslememiz geliştirmemiz gerekiyor, yani iyi bir eğitim almak ve bunu bir yaşam tarzı haline getirmek gerekiyor, dişleri fırçalamak gibi, sürekli rutin bir şekilde devam etmek gerekiyor.

Devletlerin çoğu bu işi plansız ve programsız yaptığı için sonuç hüsran oluyor ve etrafınıza bakarsanız  eğitim almış ancak iş bulamayan mutsuz insanlarla, ve en azından bu işi kapayım da geçimimi sağlayayım diyen, sevmediği  işi yapan mutsuz insanlarla dolu,  sevdiği işi yapıp mutlu olan o kadar az insan var ki saysanız şaşırırsınız.

Plansız proğramsız derken şunu kastediyorum, devlet sürekli okul açıyor ve bunu iftihar vesilesi yapıyor, buradan mezun olan/olacak kişilere yetecek iş olup olmadığına ve okuyan kişilerin gerçek yeteneklerine, ve bu yeteneklerine göre bu insanları doğru noktalara kanalize etmeye  bakmıyor, okul var mı ? var düşüncesi ihtiyaç fazlası meslek sahibi enflasyonu oluşuyor.

Variyeti uygun olanlar, çevresi olanlar bir şekilde iş bulup hayatlarını idame ettiriyorlar,  imkan bulamayan yada yaratamayanlar farklı bir  iş yapıyorlar / yapmaya çalışıyorlar.

İzlenecek adımlar çok basit, önce yetenek tespiti, daha sonra bu mesleğe ihtiyaç durumu tespiti ve ondan sonra o işe kanalize olmak/etmek, ama en önemlisi sevdiğimiz işi yapacağız.
Bugün dünyanın iletişim ve ulaşımda vardığı noktayı göz önüne alırsanız belki ait olduğunuz memleket size yeterli olmayacaktır yada istediklerinizi veremeyecektir, dolayısı ile yabancı bir memlekette yabancı kültürdeki insanlarla çalışmak ve yaşamak durumunda kalabilirsiniz. Bunu en güzel bir şekilde yapmak için yabancı kültürleri ve onların dillerini öğrenmeniz meslek sahibi olmaktan önce yapmanız gereken şeydir.

Bizler yurt dışına inşaat yapmak için gittik/gidiyoruz, her yaş ve seviyedeki insanların en rahat buldukları iş inşaattır,  neticede özü hamallığa dayanır. Bir grupta on-onbeş beyaz yakalı varsa bunun dışındakiler ya usta yada yardımcıdır. Yabancılar başlangıçta yerel çalıştırın demiyorlardı ama şimdilerde bu oranı  artırdılar yani piyasa git gide daraltıldı. Yurt dışında iş yapan firmalarımız on binlerle ifade edilirken şimdilerde bir elin parmakları sayısınca azalıp sayılmaya başlandılar.

Özetle, tabiki illa inşaat işi yapacağız diye bir kayıt yok, her işi yapabiliriz olmalı genel prensibimiz. Bunun alt yapısını da ona göre hazırlamamız gerekiyor, yani, yabancı kültürleri bileceğiz, yabancı dil bileceğiz (eskiden tek dil yetiyordu, şimdi gerekirse ikinci bir yabancı dil öğreneceğiz ), kendi kültürümüze saygı görmek istiyorsak, çalışmaya gittiğimiz yerdeki kültüre saygı gösteceğiz, mesleğimiz sevdiğimiz bir meslek olacak ve biz bu meslekte en iyisi olmaya çalışacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder