Yurt dışında çok bulundum, ağırlıklı olarak Rusya ve Türki
cumhuriyetleri ile Iraq ta, buralarda zaman zaman işveren yabancı idareler kadromuz
içinde yaklaşık % 30 -50 mertebesinde yerel eleman çalıştırmamızı şart
koşarlardı ve bağlı olduğumuz firmalarda bu şartları yerine getirir di.
Bizlerin çalıştırmak üzre yurt dışına götürdüğümüz elemanlar bu işten çok
müzdariptiler nedeni de yerellerin çok kaytaran, bizimkilere eşdeğer
randımanda çalışmayan insanlar
olmalarıydı. Bizimkiler fırsat buldukça bu insanları tembelliklerinden dolayı aşağılarlar dı.
Aslında işe ihtiyacı olan bizlerdik ve gerçek hayatta da hiç
kimse memleketinde tatmin edici bir iş bulsa evini barkını terk edip, tabiri caizse
kelle koltukta çalışmak istemezdi. Ama kader utansın derler ya, zamanında bayrağımız altında bulunmuş bir çok
yere şimdilerde biz iş yapmak için gidiyoruz.
Para kazanmak üzre memleketlerine gittiğimiz bu insanlar
kendi işlerini kendileri yapabilseydiler bizim oralara gitmemize gerek yoktu, işleri
yapmak üzre bizi almalarına gerek yoktu. Ancak kazın ayağı öyle değil misali
ülkemizde yeterli ve tatmin edici işler olmadığı için arayış içinde olan biziz,
atalar koruk yer, torunların dişi
kamaşır misali, lale devri yaşayan atalarımızın hovardalığını maalesef biz
çekiyoruz…
Bir devletin sermayesi nedir diye sorulsa sahip olduğu arazi,
doğal kaynaklar, doğal güzellikler, nufus ve yetişmiş insan gücü diye cevaplar
gelecektir. Bunlardan en önemlisi nufus ve bu nufus içinde ki kalifiye insanlardır.
Yani şöyle düşünün eskiden (elli sene önce diyelim ) elli yılda bir buluş
yapılırken şimdilerde dakikada elli buluş yapılmaktadır, bu konuda muazzam bir
sürat söz konusudur. Kaliteli ve kalifiye insan gücüne sahip değilseniz bu
sürate erişmeniz değişimi yakalayabilmeniz mümkün değildir.
Olay kaliteli ve kalifiye insan olmaya, kaliteli insan yetiştirmeye,
kısaca iyi bir eğitime ihtiyacın su götürmez bir gerçek olduğuna varıyor.
Sadece fiziksel bedenimizi beslemek yetmiyor, standart bir
eğitim alıp tamam demek yetmiyor, zihinsel bedenimizi ve varlığımızı da iyi beslememiz
geliştirmemiz gerekiyor, yani iyi bir eğitim almak ve bunu bir yaşam tarzı
haline getirmek gerekiyor, dişleri fırçalamak gibi, sürekli rutin bir şekilde
devam etmek gerekiyor.
Devletlerin çoğu bu işi plansız ve programsız yaptığı için
sonuç hüsran oluyor ve etrafınıza bakarsanız eğitim almış ancak iş bulamayan mutsuz insanlarla,
ve en azından bu işi kapayım da geçimimi sağlayayım diyen, sevmediği işi yapan mutsuz insanlarla dolu, sevdiği işi yapıp mutlu olan o kadar az insan
var ki saysanız şaşırırsınız.
Plansız proğramsız derken şunu kastediyorum, devlet sürekli
okul açıyor ve bunu iftihar vesilesi yapıyor, buradan mezun olan/olacak
kişilere yetecek iş olup olmadığına ve okuyan kişilerin gerçek yeteneklerine,
ve bu yeteneklerine göre bu insanları doğru noktalara kanalize etmeye bakmıyor, okul var mı ? var düşüncesi ihtiyaç
fazlası meslek sahibi enflasyonu oluşuyor.
Variyeti uygun olanlar, çevresi olanlar bir şekilde iş bulup
hayatlarını idame ettiriyorlar, imkan
bulamayan yada yaratamayanlar farklı bir
iş yapıyorlar / yapmaya çalışıyorlar.
İzlenecek adımlar çok basit, önce yetenek tespiti, daha
sonra bu mesleğe ihtiyaç durumu tespiti ve ondan sonra o işe kanalize
olmak/etmek, ama en önemlisi sevdiğimiz işi yapacağız.
Bugün dünyanın iletişim ve ulaşımda vardığı noktayı göz
önüne alırsanız belki ait olduğunuz memleket size yeterli olmayacaktır yada
istediklerinizi veremeyecektir, dolayısı ile yabancı bir memlekette yabancı
kültürdeki insanlarla çalışmak ve yaşamak durumunda kalabilirsiniz. Bunu en
güzel bir şekilde yapmak için yabancı kültürleri ve onların dillerini öğrenmeniz
meslek sahibi olmaktan önce yapmanız gereken şeydir.
Bizler yurt dışına inşaat yapmak için gittik/gidiyoruz, her yaş ve seviyedeki
insanların en rahat buldukları iş inşaattır,
neticede özü hamallığa dayanır. Bir grupta on-onbeş beyaz yakalı varsa
bunun dışındakiler ya usta yada yardımcıdır. Yabancılar başlangıçta yerel
çalıştırın demiyorlardı ama şimdilerde bu oranı
artırdılar yani piyasa git gide daraltıldı. Yurt dışında iş yapan
firmalarımız on binlerle ifade edilirken şimdilerde bir elin parmakları
sayısınca azalıp sayılmaya başlandılar.
Özetle, tabiki illa inşaat işi yapacağız diye bir kayıt yok, her işi
yapabiliriz olmalı genel prensibimiz. Bunun alt yapısını da ona göre
hazırlamamız gerekiyor, yani, yabancı kültürleri bileceğiz, yabancı dil
bileceğiz (eskiden tek dil yetiyordu, şimdi gerekirse ikinci bir yabancı dil
öğreneceğiz ), kendi kültürümüze saygı görmek istiyorsak, çalışmaya gittiğimiz
yerdeki kültüre saygı gösteceğiz, mesleğimiz sevdiğimiz bir meslek olacak ve
biz bu meslekte en iyisi olmaya çalışacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder