Eğer, mizaç (doğuştan
getirdiğimiz karekterimiz ) hariç, bizi eğiten şeyler dediğim vakit aklımıza
neler gelir ? diye sorarsam. Öncelikli olarak ailemiz (anne, baba, bizden büyük
abla ve abimiz ), akrabalarımız( yakınlık durumuna göre teyze, dayı, hala, amca
ve kuzenler ), sonra gittiğimiz okuldaki öğretmenlerimiz, aldığımız eğitim ve
bu eğitimin yönlendirmesiyle okuduklarımız ve seyrettiklerimiz cevabı yeterli
olur. Daha büyük ölçekte bir toplumu ne eğitir / bir topluma ne yön verir
dersek hemen aklımıza sinema ve televizyon gelir.
Bizim toplumun bu konuda çok şanslı olduğunu sanmıyorum zira
yıllarca (yaklaşık 1915-1980 arası) yapılmış Yeşilçam filimlerine bakarsanız
toplumu doğru yönde eğitmekten ve topluma yön vermekten uzak filimler
yapıldığını görürsünüz. Sanatçı Cem Yılmaz bu konuyu yaptığı bir stand up
proğramında çok güzel işlemiştir. Bizdeki filimlerde gözüken kanun dışı
insanlara baktığınız vakit o kadar nazik ve kibarlık görürsünüz ki kanun dışı
insan olasınız gelir, yani gerçeklerden uzaklık söz konusudur.
Yabancı filimlere baktığınız vakit bizimkilere nazaran daha
gerçekçi ve daha doğru yön verici olduğunu görürsünüz. Bizde, silme, kız
kaçırma, başlık parası, milli kahramanlık ve kan davası konuları işlenirken,
yabancılarda ağırlıklı western adı verilen kovboy çatışmaları, yanlışa karşı
birleşmek gerekliliği, sonunda doğru ve adaletin kazandığı temalar işlenir. Çekimler
daha gerçekçidir, adam rakibine ana avrat küfür eder, vuruşurlar, insanlar
kanunu ve kanun temsilcilerini olduğunca eleştirir. Bizde tam tersi söz
konusudur küfür etmen gereken yerde küfür edemezsin, hiçbir şekilde kanunları
ve temsilcilerini eleştiremezsin. Bir anlamda bizim hazırladıklarımızda
gerçekliği anlatan kısımlar varsada anlatmak isteyip anlatamadıklarımız da
çoğunluktadır.
Burada özetle anlatmak istediğim ülkemizin özeti, yani yaklaşık
ikiyüz sene Selçuklu, yediyüz sene de Osmanlı devleti bayrakları altında
yaşayan tabiri caizse yetmişikibuçuk
milleti sevk ve idare etmişler ancak yıkılma ve parçalanmanın önüne
geçememişler, diğer yandan toplasan ikiyüzelli seneyi ancak bulan Amerika devleti
bayrağı altında yaşayan yetmişikibuçuk
milleti çok rahat el altında tutabilmekte ve görünüşte her yıl dünyanın her yanından
göçmen almaya devam etmektedir. Bugün fırsat verilse bir çok toplumdan bir çok
yetişmiş insan koşa koşa Amerika ya vatandaş olmak için gidecektir. Amerika gibi,
Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya vb. birkaç devlet daha habire ihtiyacına göre
göçmen almaktadır.
Buralara bir şekilde gelip çalışan, dönen yada
vatandaşlıklarını alan insanları incelediğiniz vakit içlerinde her ne kadar
vatan arzusu ve bağlılığı olmasına rağmen buralarda kalmayı evlatlarını böyle
gelişmiş bir toplumda yetiştirmek istedikleri ortak duygu ve düşünceleridir. Burada
etken olan sadece bu devletlerin vatandaşına sahip çıkması, uygun refah
seviyesinde yaşıyor olmaları değil, en büyük sebep kaliteli eğitim yapmaları,
kaliteli insan yetiştirmeye çalışmaları bu konularda araştırma ve geliştirmeden
geri kalmamalarıdır.
Bizde durum içler acısıdır bugün kü tarihi baz kabul ederseniz, eğitim dünyasında son onbeş sene içinde belki
50-100 sene geriye düştük, uluslar arası eğitim araştırma, kontrol ve
karşılaştırma çalışmalarında habire puanımız düşmektedir. Dünya artan bir ivme
ile gelişmektedir bu gelişmeyi yakalayamayan devletler acınak duruma düşmekten
kurtulamazlar. Bir zamanlar devletlerin gücü bilek gücüyle ölçülüyordu, o dönemlerde
her devlet bilek gücü oranında yer ve yurt sahibi olabildi, şimdilerde devletin
gücü bilekle değil ürettiği beyin gücü ve ürettiği teknoloji ile ölçülmektedir.
Olay eğitimden başka bir şey değildir.
İnsan eğitimi aslında okul bitirmekle tamamlanmıyor, ölümüne
kadar devam ediyor, en önemlisi mizaç+ okul öncesi aileden aldığı eğitim ve
daha sonra içinde yaşadığı devletin sağladığı / sağlayacağı eğitimi kendi mizacına en uygun şekilde
almasıdır.
Bundan 50-60 yıl önce çok rahat erişebileceğiniz, eğitim
konusunun uzmanlarının yazdığı yada önerdiği çocuk yetiştirme kitapları yoktu, varsa bile okur
yazar oranı çok düşük olan (1927 de % 11, 1960 ta % 40, 2008 de % 85 ) toplumda
herkes buna kolaylıkla erişemiyordu. Günümüzde internet ve sosyal medya yaygınlığı bu tür eğitici dökümanları
araştırmak ve bulmak için ideal bir ortam sağlamaktadır.
Torun sahibi olmasaydım, onu nasıl daha yetiştirebiliriz
diye düşünmeseydik, belki bu yazıyı yazmayacaktım, çok sevdiğim bir insan (
yurt dışından ) çocuk yetiştirmek ve eğitmek için yazılmış güzel bir kitap
önerdi. Bu kitabın adı YETİŞİN ÇOCUKLAR / Yazarı : Prof. Dr. Selçuk R. Şirin, sosyal soromluluk
gereği bende bunu tüm tanışlarıma iletmek adına bu yazıyı yazdım.
Bu arada kitabın tanıtımından ufak bir paragrafı yazmakta
fayda görüyorum, sevgi ve sağlıkla…
KİTABIN TANITIMINDAN
Çocuklarımız için her şeyi “doğru” yapmanın reçetesini
ararken çoğunlukla kendimizi strese boğuyoruz. Bu gerçeklikten yola çıkan Prof.
Dr. Selçuk Şirin, 20 yıl süren akademik çalışmaların bir ürünü olan Yetişin
Çocuklar’da ebeveyn ve eğitimcilere sesleniyor. Şirin, bu kitapla özellikle
“mükemmel ebeveynlik” baskısını hissedenlere bilimsel ve yalın bir yaklaşımla
iç ferahlatıcı bir başucu kitabı sunuyor. Bu kitap çocuk yetiştirirken somut,
uygulanabilir çözümler arayan herkese çok iyi gelecek!
Bebeklerle ilk diyaloğu nasıl kurmalıyız?
Erken yaşta zihinsel gelişimi desteklemek için ne
yapmalıyız?
Disiplin ama nereye kadar?
Çocuklara ikinci dil öğretmenin ideal yaşı nedir?
Tatilde öğrenme kaybı nasıl önlenir?
Çocukları ekran bağımlılığından nasıl koruyabiliriz?
Ergenlerle sağlıklı diyaloğun formülü nedir?
Okul tercihinde nelere dikkat etmeli?
Gençleri hangi adımlar zirveye taşır?
Okulöncesinden ergenliğe, Türkiye ve dünyada pek çok
bilimsel çalışmaya imza atan, ABD Bilimler Akademisi’nin çocuk yetiştirme
komisyonunda görev alan Selçuk Şirin, bu kitabın hikâyesini şöyle anlatıyor:
“20 yıl önce yazmayı tasarladığım bu kitabı ve notlarımı kendi çocuklarımı
yetiştirmeye başlayınca rafa kaldırdım. Çünkü ebeveyn olmak, çocuk gelişimi
üzerine bildiğim her şeyi temize çekmemi sağladı. Şimdi pratikle terbiye
edilmiş kuramsal bilgileri paylaşma zamanı. Bu kitapta, içime sinmeyen hiçbir
şeyi okura önermiyorum.“
Umut, çocukların kuracağı dünyada! Yetişin çocuklar…