Solfeggio Frekanslarının Su Kristalleri Üzerindeki
Etkisi
Altı Solfeggio Frekansı:
Ut (C/Do) – 396 Hz –
Suçluluk Duygusu ve Korkudan Özgürleşmek
Re (D) – 417 Hz –
Durumu Çözmek, Değişimi Kolaylaştırmak
Mi (E) – 528 Hz –
Dönüşüm ve Mucizeler (DNA’yı şifalandırmak)
Fa (F) – 639 Hz –
Yeniden Bağlantıya Geçmek/İlişkiler
Sol (G) – 741 Hz –
İfadeler/Çözümler
La (A) – 852 Hz –
Uyanışın Sezgisinde Olmak
Kadim Solfeggio Skalasındaki Frekanslar:
Ut (C/Do) – 396 Hz
Niyet: Kederden Neşeye Geçiş, Suçluluk Duygusu ve Korkudan Özgürleşmek
Bu frekans enerjiyi serbest bırakmamıza yardımcı olur ve suçluluk duygusu
üzerinde faydalı etkileri vardır. Suçluluk duygusunu temizler, çoğunlukla idrak
etme yolundaki engelleri temsil eder, hedeflere hayırlı yoldan ulaşmamıza
yardımcı olur. Ut tonu bizi, suçlu hisseden halimizden ve savunma mekanizmamızı
düşüren korkularımızdan özgürleştirir. 396 Hz. Frekansı, bizi tatmin
olmadığımız mevcut halimize getiren gizlediğimiz blokajları, bilinçaltı olumsuz
inançlarımızı, karar ve düşüncelerimizi arar.
Re (D) – 417 Hz
Niyet: Durumu Çözmek, Değişimi Kolaylaştırmak
İkinci ana Solfeggio tonu değişiklik hakkında enerji çıkartır. Bu frekans
hayatımızda travma etkisindeki tecrübelerimizi temizler ve geçmiş olayların
yıkıcı etkilerinden arındırır. Hücresel düzeyde işlemden bahsettiğimizde Re
notası hücreyi ve onun fonksiyonlarını optimal bir şekilde cesaretlendirir. 417
Hz. Frekansı kalıcı bir enerjiyle temas edip hayatımızda değişiklik yapmamıza
yardımcı olur.
Mi (E) – 528 Hz
Niyet: Dönüşüm ve Mucizeler (DNA’yı şifalandırmak)
Mi notası insan DNA’sını orijinal, tam ve bütün haline getirmek için
kullanılır. Bu frekans hayatımıza dönüşüm ve mucizeler getirir. DNA onarım
işlemini faydalı etkiler takip eder- yaşam enerjisinin artması, zihinde
açıklık, farkındalık, aydınlanmış veya harekete geçirilmiş yaratıcılık, derin
içsel huzur vecd olma hali gibi, dans ve kutlama. Mi tonu hayal gücümüzü aktive
eder, en yüksek hayrımıza ve amacımıza niyet etmemize ve içgüdümüzün faaliyete
geçmesine yardımcı olur.
Fa (F) – 639 Hz
Niyet: Yeniden Bağlantıya Geçmek ve Dengelemek/İlişkiler
Solfeggio skalasından bir ton daha. Kişiler-arası ve topluluk içinde
ahenkli ilişkiler yaratımına olanak sağlar. Fa notası-aile içindeki,
eşlerimizle, arkadaşlarımızla ve sosyal ilişkilerimizdeki problemlerle başa
çıkmak için kullanılır. Hücresel işlemlerden bahsederken, 639 Hz. Frekansı,
çevresiyle iletişim kurması için hücreyi cesaretlendirir. Bu kadim Solfeggio
frekansı iletişim, anlayış, tolerans ve sevgiyi geliştirmeye yardımcı olur.
Sol (G) – 741 Hz
Niyet: Problem Çözmek, İfadeler/Çözümler
Hücreyi toksinlerden arındırır (“Solve polluti). 741 Hz. Frekansının
sıklıkla kullanımı daha sağlıklı, kolay bir hayata yönlendirir; aynı zamanda
bizi çeşitli toksinlerle kirlenmemiş gıdalı bir diyete de yönlendirir. Sol notası
hücreyi farklı çeşitlerdeki elektro manyetik ışınımlardan temizler. Herhangi
bir nitelikteki problemleri çözmek, bu ses frekansının bir başka uygulamasıdır.
Solfeggio skalasının bu beşinci frekansı, saf ve dengeli bir yaşam
sürdürebileceğimiz- kendimizi ifade etmenin tesirinde olmamıza yardımcı olur.
La (A) – 852 Hz
Niyet: Uyanışın Sezgisinde Olmak, Ruhsal Düzene Geri Dönüş
La notası, hayatımızdaki-karşımızdaki insanlar, bulunduğumuz mekanlar ve
yaşadığımız olaylar dahilindeki gizli ajandalar ve saklı niyetler gibi,
illüzyonların içinden geçip görmemizle ilintilidir. Bu frekans, bir insanın her
şeyi saran ruh ile iletişimi için açılması niyetiyle kullanılabilir.
Farkındalığı arttırırken, bizim ruhsal düzenimizi geri kazanmamıza yardımcı
olur. Hücresel işlemler konusunda 852 Hz. Frekansı, hücrenin kendini daha üst
bir sistemin içine dönüştürmesine olanak sağlar.
Dr. Leonard Horowitz tarafından yönetilen ek
araştırmalara göre, üç adet Solfeggio frekansının daha var olduğu
önerilmektedir.
Si (B/Ti) – 963 Hz
Bu ton, herhangi bir sistemi orijinal, tam ve bütün haline doğru uyandırır.
Işık ve her şeyi saran ruh ile bağlıdır ve Bir’liğe dönüşe, doğrudan tecrübe
etmeye olanak sağlar. Bu frekans bizi yeniden Ruh ile veya ruhsal alemin
titreşimsel olmayan enerjileriyle, bağlantıya geçirir. Bir’lik halini, yani
bizim gerçek doğamızı, tecrübe etmemize yardımcı olur.
174 Hz
Tonların en düşüğü olarak doğal bir anestezi olarak karşımıza çıkar.
Fiziksel ve enerjetik olarak acımızı azaltmaya yardımcı olur. 174 Hz. Frekansı
organlarımıza güvence, güvende olma ve sevgi verirken, içlerindeki en iyinin
ortaya çıkmasına cesaret verir.
285 Hz
Bu frekans dokunun orijinal şekline gelmesine yardımcı olur. 285 Hz.
Frekansı enerji alanlarına etki ederek, zarar görmüş organlarımızı yeniden inşa
etmek üzere mesaj gönderir. Ayrıca bedenimizi canlı ve enerjik hale sokar.
Solfeggio skalası ve üç ek ton
Bildiğimiz üzere, orijinal Solfeggio skalasında 6 ton
bulunmaktadır. Bunlar: 396, 417, 528, 639, 741 ve 852 Hz.dir.
Bu orijinal frekanslardan ortaya çıkan örüntüyü
sürdürürsek, ek frekanslar hesaplanabilir. Şablonu alt modellere bölmeden önce
396 Hz.den küçük olan üç frekans hesaplanabilirken (63, 174 , 285),
852 Hz.den büyük sonsuz frekans türetilebilmektir.
63
174 – acıyı azaltmak
285 – enerji alanlarıyla etkileşim
396 – kederi neşeye çevirmek
417 – değişime olanak sağlamak
528 – dönüşüm ve mucizeler
639 – yeniden bağlanmak, birleşme, ilişkiler
741 – ifadeler/çözümler
852 – ruhsal düzene geri dönüş
963 – tam ve bütün halde uyanış
1074
1185
1296
1317
Vb.
Tüm bu ek frekanslar 3, 6 veya 9’a indirgenebilir, ama bu onları da, ana
Solfeggio skalasındaki frekanslar gibi kullanılması anlamına mı gelir? 9
Solfeggio tonlamasına konsantre olmamızın yeterli olduğu belirtiliyor.
Bu 9 ton, yeterince araştırılmış olup, bir çok insan tarafından faydaları
deneyimlenmektedir. Daha fazlası veya azı için, burada sezgilerimize güvenebiliriz.
İç sesimiz, ihtiyacımız olana ve bizim için hayırlısına doğru, bizi
yönlendirecektir.
Doğu tıbbında yaygın
kabul gören bir teoriye göre, etten kemikten olan maddi bedenimizden başka
bir de enerji bedenimiz var. Kanın bedenimizde dolaştığı gibi, enerji de bu
enerji bedenimizde dolaşıyor. Enerji düzgün akmadığında fiziksel ve
ruhsal hastalıklar ortaya çıkabiliyor ve tedavi de akışın tekrar
sağlanması ile gerçekleşiyor.
Enerji beden kuramına
göre bedenin dışında aura, magen gibi koruyucu katmanlar var. Teşhis,
tedavi ve koruma çalışmaları buradan yapılabiliyor. Asıl enerji istasyonları
ise çakralar. Bedenin orta hattında bulunan çakralar, güçlü enerji
merkezleri. Çakra, Sankskritçe çark demek. Enerjinin bu merkezlerde çark gibi
döndüğüne inanılıyor. Çakralarımız uyumlu dönmediğinde de enerji
akışı sekteye uğruyor. Buna neden olan sebepleri bulup, yok etmek
gerekiyor.
Şimdi kısaca
vücudumuzdaki 7 temel büyük çakrayı ve enerji akışını dengelemek için
yapabileceklerimizi aktaracağız.
1. Kök çakra:
Maddiyat ile ilişkimiz
Kuyruk
sokumunun tam ucundaki bu çakra dünyevi işler müdürüdür. Yeryüzüne doğru
kırmızı bir ışık sütunu olarak imajine edilir. İyi çalışan bir kök çakrayla
dünyaya sağlam bir şekilde kök salarız. Fırtınalarda uçup gitmemek, hızlı
değişimlere uyum sağlamak, hayattaki haklarımızı sahiplenmek ve maddi
kazanımlar bu çakradaki enerjinin dengeli olması ile mümkündür. Fazla
çalışan kök çakra maddiyata aşırı düşkünlük, zayıf kök çarka ise
maddi zafiyet ve bu dünyaya ait hissedememe ile ilişkilidir.
2. Mide çakrası:
Libido kuramları
Göbek
deliğimizin iki parmak altında bulunan bu çakramızın diğer adı sakral
çakradır. Rengi turuncu olan bu çakradaki enerji ile
cinselliğimiz, iştahımız, yaratıcılığımız gerçeklenir.
Yaşamdan haz alabilmek bu çakranın düzenli çalışması ile mümkündür.
Yemek, cinsellik, sosyal
ve zihinsel eylemlerden neşe ve mutluluk duymak için bu çakramız
dengeli olmalıdır. Fazla çalıştığında hazlara aşırı düşkünlük,
az çalıştığında ise zihinsel ve cinsel zafiyet ortaya çıkar.
3. Güneş sinirağı
çakrası (solar pleksus) : Güç benimle
Göbek
deliğimizin üç parmak yukarısında bulunan bu çakranın rengi sarıdır ve
güç ile ilişkilidir. İrade gerektiren konular, cesaret, kendinden
eminlik bu çakrayla ilgilidir. Ayrıca etraftaki diğer enerjilerin
alımlandığı bir kapı vazifesi görür. Empati burayla ilgilidir. Dengeli
olması, güçlü, farkında ve saygılı olmayı beraberinde getirir.
Az çalışması depresyon, çok çalışması kontrölcülük, empati
yoksunluğu ve şişmiş ego ile ilişkilenmektedir.
4. Kalp çakrası:
Sevginin adresi
Göğüs kafesimizin
ortasında kalbimizin yanında yer alır. Rengi yeşildir. (Pembe de
bu çakranın renk frekansıdır.) Evrenin en önemli prensibi
sevginin ikamet ettiği yerdir. Birlik bilinci bu çakrayla ilişkilenir.
Dengeli çalışan bir kalp çakrası, kendini sevme, huzur, insanları
olduğu gibi kabul etme ve onları sevebilme yetisi ile ilişkilidir. Az
çalışan bir kalp çakrası sevme ve sevilme yoksunluğuna işaret eder. Çok
aşırı çalışan bir kalp çakrası ise aşırı hassasiyet ve başkaları için kendini
feda eden bir karakter geliştirmeye yol açar.
5. Boğaz çakrası:
İfade alanı
Boğazımızın
vücudumuzla birleştiği yerdedir. Mavi renklidir. İfade ve iletişim
merkezidir. Boğaz çakramız kendimizi ifade etme alanımızdır. İfade
tarzı olarak konuşmak, yazmak, dans etmek, resim yapmak hatta tweet atmak
da boğaz çakrasıyla ilişkilidir. Çok çalışması gereksiz boş konuşmalarla,
dedikodu yaparak enerji tüketmekle, az çalışması ise ifade sorunları ile
ilişkilidir.
6. 3. Göz çakrası:
Sezgiler
İki kaşın
ortasından bir iki parmak yukarıdadır. İndigo mavi-mor renktedir. Sezgiler, öz
farkındalık, düşünce sağlığı ile ilişkilidir. Dengeli olduğunda
beynin iki lobunun da dengeli, iyi ve berrak çalışmasını sağlar. Gerçeği burada
duyumsar, işleme geçirdikten sonra gerçekliğimizi oluştururuz. Az çalışan bir
üçüncü göz manevi eksikliği, hayal gücü yoksunluğunu ve basiretsizliği getirir.
Çok çalıştığında ise fazla hayalci, aşırı maneviyat peşinde ve orada olmayan
şeyleri de görebilen biri olma tehlikesini doğurur.
7. Taç çakrası:
Ruhaniyat
Bebekken
bıngıldağımızın olduğu yerde, kafamızın tepe noktasında, gökyüzüne doğru uzanan
bir enerji sütunudur. Rengi menekşe rengi veya beyaz -altın sarısı
olarak imajine ediliir. Bu çakra edebi gerçek, ruhsal olgunluk, yüksek
benlikle ilişkilidir. Taç çakranın dengeli çalışması hayat amacını bulmak ve
ona uygun yaşamakla ilişkilidir. Fazla çalışan bir taç çakranın dünyadan el
etek çekmeye götürdüğü söylenir. Az çalışması ise yaşamın anlamsızlıklar
silsilesi olarak görülmesi, ruhaniyatın ve maneviyatın reddi, maddiyata aşırı
düşkünlük olarak tezahür eder.
Çakra, Sanskritçe’de tekerlek manasına gelmektedir. Genellikle ateş çarkı
olarak ifade edilmektedir. İnsan bedeninde, çakra olarak bilinen; yedi temel
enerji merkezi bulunmaktadır. Bu enerji merkezleri; hormonal salgı bezleri ve
büyük sinir ağlarının üzerinde bulunmaktadır.
Çakraların aktive edilmesi yoga ile daha kolay ve daha sağlıklı
olmaktadır. Yoga asanalar ve nefes teknikleri ile çakralar aktive
edilir. Çakralar ne kadar açıksa, enerji akımı da o kadar fazladır ve kişi o
kadar sağlıklıdır.
Her bir çakra, büyüme ve sağlık ile ilgili hormonal bir sistem tarafından
kontrol edilmektedir. Bu salgı bezlerindeki ağırlaşma ya da bozulma durumunda;
ruhsal açıdan hemen etkilenme söz konusu olmaktadır. Salgı bezlerinin yani
çakraların durumuna göre öfkeli, korkulu ya da karamsar olunabilmektedir.
Zihin, beden ve ruhun iyileşmesi için en etkin ve en önemli faktördür.
1. ÇAKRA
Kök çakra olarak 1. Çakra, Kırmızı renkli olup yeteneği kabullenmedir.
Çakra algılaması; dokunma, hareket ve varlıktır. Kişi bu çakrasını; denge,
titreşim, tüylerin diken diken olması, enerji akışı ya da fiziksel olarak zevk
alma anında hissedebilir. Çakranın güçlendirilmesi; yürüme, meditasyon, dokunma
ve derin gevşeme ile gerçekleşmektedir. Elementi topraktır. Kızma, gücenme ve
sertlik bu çakranın olumsuz etkilenmesine yol açar.
Çakra nerede bulunur?
Boşaltım organlarının yer aldığı kasıklar, omurganın en altında,
bağırsakların ve anüsün birleştiği alanda bulunmaktadır. Alışkanlıkların ve
otomatik davranışlarının temelini oluşturur. Bilinçaltını ifade ettiği için
oldukça önemlidir.
Çakranın dengesi olduğu nasıl anlaşılır?
Şayet 1. Çakra dengesizse kişi bu aşamada; kapalı ve bloke edilmiş
hissedebilir. Hayat enerjisi yavaş yavaş solmaya başlar. Fiziksel
aktivitelerden kaçar ve kendini sürekli hasta hisseder.
Sürekli olarak kızgınlık yaşanır. 1. Çakranın tam tersi yani gölge duygusu
olduğu için de çakranın asıl yeteneğinin üstü örtülmüş olur. Birinci
çakra uyandırıldığında ise, kişi kendini yenilenmiş hisseder.
2. ÇAKRA
İkinci Çakra, cinsel çakra olarak tanımlanır. Kişinin ikamet
ettiği yeri ifade eder. Dalak, pankreas ile yakından ilişkilidir. Bulunduğu
bölge ise cinsel organlardır. Bedendeki kontrol edilemeyen eylemler, cinsel
dürtüler ile ilgilidir. Yeteneği ise yaratıcılıktır. Rengi portakal rengidir.
Ters yani gölge duyguları ise; aşırı uçlar ve suçluluk hissidir. Elementi
sudur. Duygusal olarak fark edilir. Meditasyon yöntemi ise esenliğin
rahatlatıcı duyusu üzerine yapılmaktadır.
Cinsel doyum sırasında insan tıpkı yağmur bulutları gibi yüklenir ve
ardından boşalır. Bu sırada vücut, enerji ile doludur. Tıkanık enerjiler
açılır. Bu sebeple de cinsel doyum fiziksek sağlık için oldukça önemlidir.
Egoyu terk etme manası da taşımaktadır. Teklikten çıkmak ve bütün olmayı temsil
eder.
Çakranın dengesiz olduğu nasıl anlaşılır?
Bu çakranın kapalı olması durumunda; kasık merkezinde bulunan blokajlar
kapanır. Eşinden cinsel açıdan beslenme alamayan
kadınlar, fiziksel doyum yaşayamadığı için cinsel organı ile bağlantı kuramaz.
Bu sebeple de cinsel ilişkiden zevk alamaz. İlişkisinde üstte olmayı sever ve
kontrolcüdür. Sağlıklı ilişkilerde ise bu durum değişmektedir. Kadın
kabullenici ve sakin olabilir. Kasık çakrası, gerçek sevgi ve ilgi ile yavaşça
açılmaktadır.
Erkeğin bu çakrası kapalı olduğunda ise erken boşalma ya da ereksiyon
problemleri meydana gelebilir. Enerji sürekli olarak tutulduğu için tıkanıklık
ve geriye doğru akış söz konusu olur. Bu sebeple de enerji penis yerine sırtta
bulunan 2. Çakraya ulaşır ve bu durumda erkek cinsel ilişkiden soğuyabilir.
Gerçek anlayış, sevgi, eşit paylaşım ve saygı ile çakraların temizlenmesi
mümkündür. Gerçek bir iletişim sonucunda cinsellik de güç kazanacaktır.
Üçüncü çakra ise solar plexus çakrası olarak adlandırılır. Akli ve zihinsel
süreçleri düzenlemektedir. Kalp ile yakından ilişkili olan bu çakra, hayal
gücümüzü tamamlar ve bir şeye inanıp başarmayı simgeler. Rengi sarıdır ve
yeteneği kararlılık, iradedir. Ters yani gölge duyguları ise; öfke, açgözlülük
ve hırstır. Sezgilerle algılanan bu çakra, meditasyon yaparken zihnin tek
noktalı olmasına odaklanma ile keşfedilebilir.
Nerede bulunur?
Göbek deliğinin tam üzerinde
bulunmaktadır. Böbreküstü bezleri, karaciğer ve bedendeki tüm sindirim
sistemlerini kapsarken, adrenalin bezleri ile ilişkilidir.
Çakra ne işe yarar?
Örnek olarak kişi rejim yapmak ya da sigarayı bırakmak istiyorsa, 3. Çakra
enerjisine çalışmalıdır. Bu enerjinin hayata girmesi ile, denetim konusunda güç
kazanılacaktır. Göbek çakrasının ilginç işlevi de aslında kalp
çakrasının görevi olan solunumdaki rolüdür. Akciğerler kalp merkezinde olsalar
da diyafram, akciğerlerin altında olan kaslar göbek bölgesinde bulunur.
Çakrayı açmak için:
Ayaktra dik bir pozisyonda durun. Ardından sert ve kalın bir kitabı
karnınıza ve göbek deliğinize bastırır gibi açık olarak tutun. Nefes alırken
kitabı karnınıza doğru itin. Nefes verirken, karnınız boşalacak ve bu aşamada
kitabı sırta doğru çekin. Kişi sinirlendiğinde; midenin bulandığı ya
da yandığı bilinir. Bu çakra, tamamen bu duygularla ilgilidir.
Üçüncü çakra için yoga!
Yoga ve nefes teknikleri, 3. Çakranın temizlenmesine ve açılmasına yardımcı
olacaktır. Kronik sırt, boyun ve bel ağrılarından yoga sayesinde kurtulmak
mümkündür. Kararlılığı korumak adına yoga esneme duruşları oldukça önemlidir.
Öfke, ilk olarak kendini karaciğerde gösterir. Karaciğer endokrin
bezidir ve kanımızdaki zehirleri atmak için iyi bir filtredir. Örnek olarak
yoğun stres altında çalışıyorsanız bu durumda
karaciğer kötü çalışacak ve siroz, hepatit gibi hastalıklar meydana
gelebilecektir. Karaciğerin temizlenmesi için pancar, pancar yaprağı ya da
pancar suyu içilebilir. Bunun dışında; Japon turpu yemek, yogi çayı
içmek önerilmektedir.
4. ÇAKRA
Dördüncü çakra, kalp çakrası olarak ifade edilmektedir. Yeteneği; şefkat,
sevgi ve muhabettir. Rengi yeşil ve pembedir. Gölge duyguları ise korku,
bağımlılık olarak ifade edilir. Elementi havadır. Çakra yalnızca sevme duygusu
ile algılanmaktadır.
Bedenin en güçlü çakrasıdır. Kanın, bedendeki her organı beslenmesi ile tüm
vücuda yayılır. Farkındalık sayesinde tek yerine bütünlük anlayışını fark
etmeyi sağlar.
Korku 4. Çakrayı kapatır!
Korku, dördüncü çakranın gölge duygusudur. Korku arttıkça çakra kapanır.
Kalp rahatsızlıklarının, akciğer hastalıklarının ve göğüs kanserinin bu bölgede
olduğunu bilirseniz korku ve bağımlılığın insan öldürme sebepleri de
anlaşılabilir.
5. ÇAKRA
Beşinci çakra, boğaz çakrasıdır. Sesimizin bulunduğu ve dürüstlük
yeteneğine sahip bir çakradır. İletişim ve ifade gücünü temsiz eder. Tiroit
bezlerine yakın konumda bulunur. Rengi mavidir. Ters yani gölge
duyguları ise; inkar, yalanlama ve sertliktir. Meditasyon yaparken
ses inleme yöntemi ile uyarılır.
Kendiniz olmak için 5. Çakranızı açın!
İnsanın kim olduğunu anlaması ve gerçek sesini kendisinin duyması için 5.
Çakranının uyarılması gerekmektedir. Sözlerin gücü, her şeyi
değiştirebilir. Örnek olarak oldukça gergin bir ortamda, yapılan espri ya da
içtenlik, tüm gergin havayı değiştirebilir. Kişinin bunu kendi hayatında
yapması ise oldukça önemlidir.
Çakranızı açmak için:
Boğaz çakrasını açmak için doğruyu söyleme ve dürüst olma yeteneklerin
geliştirilmesi gerekmektedir. Tedavi için ve çakranın uyarılması için kulağa
hoş gelen ve rahatlatıcı etki olan müzikler ve yoga çalışmaları yapılabilir.
6. ÇAKRA
Altıncı çakra, üçüncü göz çakrasıdır. Kendin olma, kendinin farkına varma,
huzur ve zihin gücü ile yakından ilişkilidir. Seratonin yani mutluluk hormonu salgılayan hipofiz
bezinin bulunduğu alanda yer almaktadır. Rengi çivit mavisidir. Yeteneği sezgi
gücüdür. Yogiler, üçüncü göz noktası adı verilen kaşların arasındaki noktalarda
bulunmaktadır. Bunalım ve zihinsel karmaşa gölge duygularıdır.
Altıncı çakranın bozulması:
Altıncı çakra ters yöne hareket ediyorsa, kişi zihinsel kavramlar hakkında
kendini kafası karışmış bulabilir. Gerçeklik hakkında düşünceleri değişmiştir.
Olumsuzluk ve yapaylık hakimdir. Tıkanık ve zayıfsa çakraya enerji akışı az
olduğu için kişinin yaratıcı fikirleri engellenmiş demektir. Eğer çarka güçlü
bir şekilde saat yönüne tersse kişi olumsuz fikirler yaratma da yeteneklidir
Yoga ise, sezgi gücünün gelişmesini sağlamaktadır. Yapılan her yoga, bir
adım daha ileri gitmemizi sağlamaktadır.
7. ÇAKRA
Tepe çakrası olarak adlandırılmaktadır. Bu çakra, beynin işleyişinin
yanında sinir sistemi, iskelet sistemi ve dolaşım sistemi de dahil olmak tüm
bedeni etkiler. Rengi mordur. Yeteneği sınırlandırılmamaktır. Acı,
ıstırap ve keder gölge duygularıdır.
Çakra kapalı ise:
Çakranın kapalı olması durumunda kişi ruhsal olarak dengede değildir ve
kozmik histen uzaktır. 7. Çakra ne kadar açıksa, kişi kendini ruhunu ve evreni
o kadar tanıyordur.
Yogi dilinde elektromanyetik alan denilen alanı içerir. Bu bizim fiziksel
bedenimizi çevreleyen auramızdır.İnsanın aydınlanma yeteneği de bu çakradan
gelmektedir.
Müziğin insan üzerindeki etkisi dinlediğim müziklerden belli oluyor..
Aşıksan duygusal şarkılar, çılgınsan hızlı müzikler, kültür seviyen yükseldikçe
daha evrensel müzikler dinliyorsun.. Peki bu müzikleri oluşturan frekansların
insan üzerindeki etkileri nedir? Hangi Frekans hangi etkiye sahip?
Duygularımıza tercüman
olan, ona eşlik eden hatta duygularımızı değiştiren yegane şeydir müzik. İlkel
kabilelerde yaşayanlardan, uzay istasyonlarındaki insanlara kadar herkes her
koşulda müzik dinleyebilir, dinlemek ister.
‘Müzik ruhun gıdasıdır’
tabiri de kulağımıza aşina olduğu kadar yavan değildir aslında. Müzikteki
farklı frekanslar insanı mutlu edebilir, rahatlatabilir, sinirlendirebilir ve
strese sokabilir. Ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin su moleküllerini
değiştirebildiğini biliyoruz. Vücudumuzun %80’ni suyla kaplı olduğundan,
müzikten fiziksel olarak etkilenmemek de çok zor bir durum.
Peki şuan TV’de, radyoda, dinlediğimiz her müziğin altında bir komplonun
yattığından bahsetsek? Ersin İpek, hazırladığı yazıda,
bu komplonun nasıl çıktığını ve bu zamana kadar nasıl ilerlediğini anlatıyor.
Biz de sizin için, bu yazıdan hareketle zehirli müziğin detaylarını
listeleyelim istedik.
İşte bizi müzikle zehirleyen frekans: A=440 Hz
Sevgiyi
temsil eden 528 Hz varken neden 440 Hz?
528 Hz içimize huzur
verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok
etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına
ayarlı?
Buna kim ne zaman karar vermiş ve müzik nasıl olmuş da tekelleşmiş? Dinlediğimiz
müziklerin altında hiçbir zaman komplo teorisi arama ihtiyacı duymayan bizler,
“müzik ruhun gıdasıdır” diyerek ne kadar zamandır zehirleniyoruz
dersiniz?
Günümüz psikopatolojisi,
siyasi yozlaşma, genetik bozulma ve kültürel yozlaşmayla geleneksel değerlerin
kayboluşunun ve hastalıkların artmasının altında yatan müzikal gerçeği
öğrenmeye hazır olun o halde.
Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi
ile başladı. Bunu yapan ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller
Grubu. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü
psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin,
psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar
sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari
şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Bu sabitlemeyi ise
müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu yaptı. Müzik
endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi
altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal
kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda
artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari
şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü
hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce
sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya
çalışılmıştır.
Titreşimler tüm
hayatımızı etkiler. Özellikle de hücrelerimiz iyileşmek ve yenilenmek için
düzenli titreşim halinde olmak durumundadır.
Titreşimlerin gücüyle “karanlık” ya da “aydınlık” tarafa
geçmek mümkündür. Suya güzel şeyler söyleyince moleküllerinin güzelleştiğini
hepimiz biliyoruz. Bedenlerimizin %80’ine yakını sudan ibarettir ve su,
süper-iletken sıvı kristal bir yapıya sahiptir.
Günümüzde modern müziği
kafa şişirici ve saldırgan bulan pek çok kişi var. Pek çoğumuz duygusal olarak
bu tarz müziklerden olumsuz etkileniyoruz. Standart Anglo-Amerikan müzik
aletleri ve sesleri ise kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanmaya devam ediyor.
Tarih boyunca savaş
çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan
güçler mevcut oldu. 1770’de Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı
bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından
yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm
uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede
Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının
içine aldılar.
Müzik aletleri ve
sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor..
1770’de dünyanın en
soylu ailelerinden Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı
bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları
tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı.
Öyle bir güç ki tüm
uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede
Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının
içine aldılar.
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen
askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edilerek radyo
tekeli kuruldu. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son
bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi
ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan
Radyosunu (RCA) doğurdu.
Askeri tabanlı kartelde
RCA, AT&T, General Electric, Westinghouse gibi şirketler yer aldı. Bu
oluşum enerji endüstrisi, biyoenerji ve elektro-genetik ve soyaçekim üzerinde
faşist bir baskı kurdu. Daha sonra Ulusal Yayıncılık (NBC) ve AT&T ile
radyo, televizyon ve telefon zinciri tekelleşti.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile
havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya
başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.
Daha sonra ise haritanın batısında standart müzik ayarı A=440Hz’e
sabitlendi.
İlk çalışmalar Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu
Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel
histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması”
olarak belirtildi. Bunda Mossad’ın İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe
alması önemli rol oynadı.
1938’de Rockefeller Grubu
İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle
Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri
saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu.
Elvis’in menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albaydı ve Avrupa
göçmeniydi.
1938’de dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik
araştırmalar başladı
1938’de frekanslar
standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol
altına almaya yönelik araştırmalar başladı.
Bu sayede kitlelere
ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal
kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Bu sayede kitlelere
ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal
kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Aynı
sistem eğitim için de kullanılmaya başlandı: “Programlanabilir Zihin Setleri”.
NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme halkın üzerinde türlü deneysel çalışmalar
yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna
halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri
yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
Hitler’in Almanyası
Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin
istememesine rağmen bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm
ülkelerde kafadan kabul edildi.
Bu titreşimler, beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve
yaratıcılığı köreltiyor..
Yapılan tüm araştırmalar
A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle
(çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise
uyarıldığı gözlendi.
Teorik olarak,
titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve
sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın
kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale
gelecekti.
Sahnedeki,
televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da
A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. Avrupa’da ise sıfıra
yakın… Müzik endüstrisi de işin içine dahil edilmeliydi. Bu yüzden çalışmalar
başlatıldı. İlk olarak İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti.
Bunda Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda İngiltere-Almanya
savaşı çıkmak üzereydi.
A=440Hz, petrokimya ve
ilaç devleri tarafından finanse edilerek 2. Dünya Savaşında kullanıldı.
Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki
müzisyenlerin başkaldırmasına karşın bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler
karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu
arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine
kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi.
Teorik olarak,
titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve
sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın
kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale
gelecekti.
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik
âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise
ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda
çalınması ile ortaya çıkması idi.
Bundan önceki müzik
çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde
olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in
(C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu
kiliselerin de işine gelmiş oldu.
Günümüzde ise pek çok aklı başında ve duyarlı müzisyen akortlarını ve
dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az
miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla,
nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği
programlanabilir insanlar haline getirmektedir.
Müzik biyoenerjetik
olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut
kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.
Son zamanlarda tekrar
444 Hz’e dönüş ile daha mükemmel dinletisi olan tınılar elde edilmeye başlandı
ve bu tınıların sevgiyi artırdığı, en saf haliyle sevgiyi oluşturduğu,
iyileştirme özelliği olduğu ve genetik açıdan onarıcı olduğu tespit edildi.
Ancak çalışmaların pek çoğu halen güven uyandırıcı değil. Pek çok tını da
melodik olmaktan uzak olup gürültülü bir yapıda.
Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini
artırarak iyileşmesini sağlamaktadır.
Bu uygulama ise uzak
doğuda A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimlerle
yapılır. Kişi tüm stresinden arınır, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak
hastalıklara veda eder.
Haritanın sağ tarafında
uygulanan şifa tonlamaları (Çigong, şamanik vb çalışmalar) A= 444Hz yani C=528Hz
frekansında, en saf ve katıksız titreşimleri yarattığı için, kişi tüm
stresinden arınmakta, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda
etmektedir.
Tüm enerji
çalışmalarında titreşimler esas kabul edilerek hücrelerin mükemmel titreşimlere
kavuşması ve blokajların kalkması hedeflenir. Yüksek titreşimlere çıkabilen
kişilerin bazı olağanüstü yetenekleri de ortaya çıkabilir, yaratıcılığı artar,
astral seyahat yapabilir, telepatik güçleri ortaya çıkar, dünya ötesi
varlıklarla iletişime dahi geçebilir.
Niyet: Kederden Neşeye
Geçiş, Suçluluk Duygusu ve Korkudan Özgürleşmek
Bu frekans enerjiyi
serbest bırakmamıza yardımcı olur ve suçluluk duygusu üzerinde faydalı etkileri
vardır. Suçluluk duygusunu temizler, çoğunlukla idrak etme yolundaki engelleri
temsil eder, hedeflere hayırlı yoldan ulaşmamıza yardımcı olur. Ut tonu bizi,
suçlu hisseden halimizden ve savunma mekanizmamızı düşüren korkularımızdan
özgürleştirir. 396 Hz. Frekansı, bizi tatmin olmadığımız mevcut halimize
getiren gizlediğimiz blokajları, bilinçaltı olumsuz inançlarımızı, karar ve
düşüncelerimizi arar.
·Re (D) – 417 Hz – Durumu Çözmek, Değişimi
Kolaylaştırmak:
Niyet: Durumu Çözmek, Değişimi
Kolaylaştırmak
İkinci ana Solfeggio
tonu değişiklik hakkında enerji çıkartır. Bu frekans hayatımızda travma
etkisindeki tecrübelerimizi temizler ve geçmiş olayların yıkıcı etkilerinden
arındırır. Hücresel düzeyde işlemden bahsettiğimizde Re notası hücreyi ve onun
fonksiyonlarını optimal bir şekilde cesaretlendirir. 417 Hz. Frekansı kalıcı
bir enerjiyle temas edip hayatımızda değişiklik yapmamıza yardımcı olur.
Niyet: Dönüşüm ve Mucizeler
(DNA’yı şifalandırmak)
Mi notası insan DNA’sını
orijinal, tam ve bütün haline getirmek için kullanılır. Bu frekans hayatımıza
dönüşüm ve mucizeler getirir. DNA onarım işlemini faydalı etkiler takip eder-
yaşam enerjisinin artması, zihinde açıklık, farkındalık, aydınlanmış veya
harekete geçirilmiş yaratıcılık, derin içsel huzur vecd olma hali gibi, dans ve
kutlama. Mi tonu hayal gücümüzü aktive eder, en yüksek hayrımıza ve amacımıza
niyet etmemize ve içgüdümüzün faaliyete geçmesine yardımcı olur.
·Fa (F) – 639 Hz – Yeniden Bağlantıya Geçmek/İlişkiler
Niyet: Yeniden Bağlantıya
Geçmek ve Dengelemek/İlişkiler
Solfeggio skalasından
bir ton daha. Kişiler-arası ve topluluk içinde ahenkli ilişkiler yaratımına
olanak sağlar. Fa notası-aile içindeki, eşlerimizle, arkadaşlarımızla ve sosyal
ilişkilerimizdeki problemlerle başa çıkmak için kullanılır. Hücresel
işlemlerden bahsederken, 639 Hz. Frekansı, çevresiyle iletişim kurması için
hücreyi cesaretlendirir. Bu kadim Solfeggio frekansı iletişim, anlayış,
tolerans ve sevgiyi geliştirmeye yardımcı olur.
·Sol (G) – 741 Hz – İfadeler/Çözümler
Niyet: Problem Çözmek,
İfadeler/Çözümler
Hücreyi toksinlerden
arındırır (“Solve polluti). 741 Hz. Frekansının sıklıkla kullanımı daha
sağlıklı, kolay bir hayata yönlendirir; aynı zamanda bizi çeşitli toksinlerle
kirlenmemiş gıdalı bir diyete de yönlendirir. Sol notası hücreyi farklı
çeşitlerdeki elektro manyetik ışınımlardan temizler. Herhangi bir nitelikteki
problemleri çözmek, bu ses frekansının bir başka uygulamasıdır. Solfeggio
skalasının bu beşinci frekansı, saf ve dengeli bir yaşam sürdürebileceğimiz-
kendimizi ifade etmenin tesirinde olmamıza yardımcı olur.
·La (A) – 852 Hz – Uyanışın Sezgisinde Olmak
Niyet: Uyanışın Sezgisinde
Olmak, Ruhsal Düzene Geri Dönüş
La notası,
hayatımızdaki-karşımızdaki insanlar, bulunduğumuz mekanlar ve yaşadığımız
olaylar dahilindeki gizli ajandalar ve saklı niyetler gibi, illüzyonların
içinden geçip görmemizle ilintilidir. Bu frekans, bir insanın her şeyi saran
ruh ile iletişimi için açılması niyetiyle kullanılabilir. Farkındalığı
arttırırken, bizim ruhsal düzenimizi geri kazanmamıza yardımcı olur. Hücresel
işlemler konusunda 852 Hz. Frekansı, hücrenin kendini daha üst bir sistemin
içine dönüştürmesine olanak sağlar.
Dr.
Leonard Horowitz tarafından yönetilen ek araştırmalara göre, üç adet Solfeggio
frekansının daha var olduğu önerilmektedir.
·Si (B/Ti) – 963 Hz
Bu ton, herhangi bir
sistemi orijinal, tam ve bütün haline doğru uyandırır. Işık ve her şeyi saran
ruh ile bağlıdır ve Bir’liğe dönüşe, doğrudan tecrübe etmeye olanak sağlar. Bu
frekans bizi yeniden Ruh ile veya ruhsal alemin titreşimsel olmayan
enerjileriyle, bağlantıya geçirir. Bir’lik halini, yani bizim gerçek doğamızı,
tecrübe etmemize yardımcı olur.
·174 Hz
Tonların en düşüğü
olarak doğal bir anestezi olarak karşımıza çıkar. Fiziksel ve enerjetik olarak
acımızı azaltmaya yardımcı olur. 174 Hz. Frekansı organlarımıza güvence,
güvende olma ve sevgi verirken, içlerindeki en iyinin ortaya çıkmasına cesaret
verir.
·285 Hz
Bu frekans dokunun
orijinal şekline gelmesine yardımcı olur. 285 Hz. Frekansı enerji alanlarına
etki ederek, zarar görmüş organlarımızı yeniden inşa etmek üzere mesaj
gönderir. Ayrıca bedenimizi canlı ve enerjik hale sokar.
Solfeggio
skalası ve üç ek ton
Bildiğimiz üzere, orijinal Solfeggio skalasında 6 ton bulunmaktadır.
Bunlar: 396, 417, 528, 639, 741 ve 852 Hz.dir.
Bu orijinal frekanslardan ortaya çıkan örüntüyü sürdürürsek, ek frekanslar
hesaplanabilir. Şablonu alt modellere bölmeden önce 396 Hz.den küçük
olan üç frekans hesaplanabilirken (63, 174 , 285), 852 Hz.den büyük
sonsuz frekans türetilebilmektir.
·63
·174 – acıyı azaltmak
·285 – enerji alanlarıyla etkileşim
·396 – kederi neşeye çevirmek
·417 – değişime olanak sağlamak
·528 – dönüşüm ve mucizeler
·639 – yeniden bağlanmak, birleşme, ilişkiler
·741 – ifadeler/çözümler
·852 – ruhsal düzene geri dönüş
·963 – tam ve bütün halde uyanış
·1074
·1185
·1296
·1317
Vb. Aşağıda fiziksel anlamda frekans etkisini gösteren bir gösteri izleyeceksiniz.