Müziğin insan üzerindeki etkisi dinlediğim müziklerden belli oluyor..
Aşıksan duygusal şarkılar, çılgınsan hızlı müzikler, kültür seviyen yükseldikçe
daha evrensel müzikler dinliyorsun.. Peki bu müzikleri oluşturan frekansların
insan üzerindeki etkileri nedir? Hangi Frekans hangi etkiye sahip?
Duygularımıza tercüman
olan, ona eşlik eden hatta duygularımızı değiştiren yegane şeydir müzik. İlkel
kabilelerde yaşayanlardan, uzay istasyonlarındaki insanlara kadar herkes her
koşulda müzik dinleyebilir, dinlemek ister.
Peki şuan TV’de, radyoda, dinlediğimiz her müziğin altında bir komplonun
yattığından bahsetsek? Ersin İpek, hazırladığı yazıda,
bu komplonun nasıl çıktığını ve bu zamana kadar nasıl ilerlediğini anlatıyor.
Biz de sizin için, bu yazıdan hareketle zehirli müziğin detaylarını
listeleyelim istedik.
İşte bizi müzikle zehirleyen frekans: A=440 Hz
Sevgiyi
temsil eden 528 Hz varken neden 440 Hz?
528 Hz içimize huzur
verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok
etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına
ayarlı?
Buna kim ne zaman karar vermiş ve müzik nasıl olmuş da tekelleşmiş? Dinlediğimiz
müziklerin altında hiçbir zaman komplo teorisi arama ihtiyacı duymayan bizler,
“müzik ruhun gıdasıdır” diyerek ne kadar zamandır zehirleniyoruz
dersiniz?
Günümüz psikopatolojisi,
siyasi yozlaşma, genetik bozulma ve kültürel yozlaşmayla geleneksel değerlerin
kayboluşunun ve hastalıkların artmasının altında yatan müzikal gerçeği
öğrenmeye hazır olun o halde.
Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi
ile başladı. Bunu yapan ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller
Grubu. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü
psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin,
psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar
sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari
şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Bu sabitlemeyi ise
müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu yaptı. Müzik
endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi
altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal
kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda
artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari
şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü
hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce
sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya
çalışılmıştır.
Titreşimler tüm
hayatımızı etkiler. Özellikle de hücrelerimiz iyileşmek ve yenilenmek için
düzenli titreşim halinde olmak durumundadır.
Titreşimlerin gücüyle “karanlık” ya da “aydınlık” tarafa
geçmek mümkündür. Suya güzel şeyler söyleyince moleküllerinin güzelleştiğini
hepimiz biliyoruz. Bedenlerimizin %80’ine yakını sudan ibarettir ve su,
süper-iletken sıvı kristal bir yapıya sahiptir.
Günümüzde modern müziği
kafa şişirici ve saldırgan bulan pek çok kişi var. Pek çoğumuz duygusal olarak
bu tarz müziklerden olumsuz etkileniyoruz. Standart Anglo-Amerikan müzik
aletleri ve sesleri ise kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanmaya devam ediyor.
Tarih boyunca savaş
çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan
güçler mevcut oldu. 1770’de Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı
bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından
yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm
uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede
Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının
içine aldılar.
Müzik aletleri ve
sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor..
1770’de dünyanın en
soylu ailelerinden Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı
bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları
tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı.
Öyle bir güç ki tüm
uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede
Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının
içine aldılar.
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen
askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edilerek radyo
tekeli kuruldu. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son
bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi
ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan
Radyosunu (RCA) doğurdu.
Askeri tabanlı kartelde
RCA, AT&T, General Electric, Westinghouse gibi şirketler yer aldı. Bu
oluşum enerji endüstrisi, biyoenerji ve elektro-genetik ve soyaçekim üzerinde
faşist bir baskı kurdu. Daha sonra Ulusal Yayıncılık (NBC) ve AT&T ile
radyo, televizyon ve telefon zinciri tekelleşti.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile
havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya
başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.
İlk çalışmalar Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu
Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel
histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması”
olarak belirtildi. Bunda Mossad’ın İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe
alması önemli rol oynadı.
1938’de Rockefeller Grubu
İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle
Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri
saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu.
Elvis’in menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albaydı ve Avrupa
göçmeniydi.
1938’de dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik
araştırmalar başladı
1938’de frekanslar
standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol
altına almaya yönelik araştırmalar başladı.
Bu sayede kitlelere
ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal
kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Bu sayede kitlelere
ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal
kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Aynı
sistem eğitim için de kullanılmaya başlandı: “Programlanabilir Zihin Setleri”.
NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme halkın üzerinde türlü deneysel çalışmalar
yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna
halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri
yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
Hitler’in Almanyası
Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin
istememesine rağmen bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm
ülkelerde kafadan kabul edildi.
Bu titreşimler, beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve
yaratıcılığı köreltiyor..
Yapılan tüm araştırmalar
A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle
(çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise
uyarıldığı gözlendi.
Teorik olarak,
titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve
sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın
kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale
gelecekti.
Sahnedeki,
televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da
A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. Avrupa’da ise sıfıra
yakın… Müzik endüstrisi de işin içine dahil edilmeliydi. Bu yüzden çalışmalar
başlatıldı. İlk olarak İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti.
Bunda Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda İngiltere-Almanya
savaşı çıkmak üzereydi.
A=440Hz, petrokimya ve
ilaç devleri tarafından finanse edilerek 2. Dünya Savaşında kullanıldı.
Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki
müzisyenlerin başkaldırmasına karşın bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler
karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu
arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine
kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi.
Teorik olarak,
titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve
sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın
kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale
gelecekti.
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik
âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise
ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda
çalınması ile ortaya çıkması idi.
Bundan önceki müzik
çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde
olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in
(C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu
kiliselerin de işine gelmiş oldu.
Günümüzde ise pek çok aklı başında ve duyarlı müzisyen akortlarını ve
dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az
miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla,
nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği
programlanabilir insanlar haline getirmektedir.
Müzik biyoenerjetik
olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut
kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.
Son zamanlarda tekrar
444 Hz’e dönüş ile daha mükemmel dinletisi olan tınılar elde edilmeye başlandı
ve bu tınıların sevgiyi artırdığı, en saf haliyle sevgiyi oluşturduğu,
iyileştirme özelliği olduğu ve genetik açıdan onarıcı olduğu tespit edildi.
Ancak çalışmaların pek çoğu halen güven uyandırıcı değil. Pek çok tını da
melodik olmaktan uzak olup gürültülü bir yapıda.
Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini
artırarak iyileşmesini sağlamaktadır.
Bu uygulama ise uzak
doğuda A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimlerle
yapılır. Kişi tüm stresinden arınır, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak
hastalıklara veda eder.
Haritanın sağ tarafında
uygulanan şifa tonlamaları (Çigong, şamanik vb çalışmalar) A= 444Hz yani C=528Hz
frekansında, en saf ve katıksız titreşimleri yarattığı için, kişi tüm
stresinden arınmakta, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda
etmektedir.
Tüm enerji
çalışmalarında titreşimler esas kabul edilerek hücrelerin mükemmel titreşimlere
kavuşması ve blokajların kalkması hedeflenir. Yüksek titreşimlere çıkabilen
kişilerin bazı olağanüstü yetenekleri de ortaya çıkabilir, yaratıcılığı artar,
astral seyahat yapabilir, telepatik güçleri ortaya çıkar, dünya ötesi
varlıklarla iletişime dahi geçebilir.
Ses
dalgaları ve Etkileri
·
Ut (C/Do) – 396 Hz – Suçluluk Duygusu ve Korkudan
Özgürleşmek:
Niyet: Kederden Neşeye
Geçiş, Suçluluk Duygusu ve Korkudan Özgürleşmek
Bu frekans enerjiyi
serbest bırakmamıza yardımcı olur ve suçluluk duygusu üzerinde faydalı etkileri
vardır. Suçluluk duygusunu temizler, çoğunlukla idrak etme yolundaki engelleri
temsil eder, hedeflere hayırlı yoldan ulaşmamıza yardımcı olur. Ut tonu bizi,
suçlu hisseden halimizden ve savunma mekanizmamızı düşüren korkularımızdan
özgürleştirir. 396 Hz. Frekansı, bizi tatmin olmadığımız mevcut halimize
getiren gizlediğimiz blokajları, bilinçaltı olumsuz inançlarımızı, karar ve
düşüncelerimizi arar.
·
Re (D) – 417 Hz – Durumu Çözmek, Değişimi
Kolaylaştırmak:
Niyet: Durumu Çözmek, Değişimi
Kolaylaştırmak
İkinci ana Solfeggio
tonu değişiklik hakkında enerji çıkartır. Bu frekans hayatımızda travma
etkisindeki tecrübelerimizi temizler ve geçmiş olayların yıkıcı etkilerinden
arındırır. Hücresel düzeyde işlemden bahsettiğimizde Re notası hücreyi ve onun
fonksiyonlarını optimal bir şekilde cesaretlendirir. 417 Hz. Frekansı kalıcı
bir enerjiyle temas edip hayatımızda değişiklik yapmamıza yardımcı olur.
·
Mi (E) – 528 Hz – Dönüşüm ve Mucizeler (DNA’yı
şifalandırmak)
Niyet: Dönüşüm ve Mucizeler
(DNA’yı şifalandırmak)
Mi notası insan DNA’sını
orijinal, tam ve bütün haline getirmek için kullanılır. Bu frekans hayatımıza
dönüşüm ve mucizeler getirir. DNA onarım işlemini faydalı etkiler takip eder-
yaşam enerjisinin artması, zihinde açıklık, farkındalık, aydınlanmış veya
harekete geçirilmiş yaratıcılık, derin içsel huzur vecd olma hali gibi, dans ve
kutlama. Mi tonu hayal gücümüzü aktive eder, en yüksek hayrımıza ve amacımıza
niyet etmemize ve içgüdümüzün faaliyete geçmesine yardımcı olur.
·
Fa (F) – 639 Hz – Yeniden Bağlantıya Geçmek/İlişkiler
Niyet: Yeniden Bağlantıya
Geçmek ve Dengelemek/İlişkiler
Solfeggio skalasından
bir ton daha. Kişiler-arası ve topluluk içinde ahenkli ilişkiler yaratımına
olanak sağlar. Fa notası-aile içindeki, eşlerimizle, arkadaşlarımızla ve sosyal
ilişkilerimizdeki problemlerle başa çıkmak için kullanılır. Hücresel
işlemlerden bahsederken, 639 Hz. Frekansı, çevresiyle iletişim kurması için
hücreyi cesaretlendirir. Bu kadim Solfeggio frekansı iletişim, anlayış,
tolerans ve sevgiyi geliştirmeye yardımcı olur.
·
Sol (G) – 741 Hz – İfadeler/Çözümler
Niyet: Problem Çözmek,
İfadeler/Çözümler
Hücreyi toksinlerden
arındırır (“Solve polluti). 741 Hz. Frekansının sıklıkla kullanımı daha
sağlıklı, kolay bir hayata yönlendirir; aynı zamanda bizi çeşitli toksinlerle
kirlenmemiş gıdalı bir diyete de yönlendirir. Sol notası hücreyi farklı
çeşitlerdeki elektro manyetik ışınımlardan temizler. Herhangi bir nitelikteki
problemleri çözmek, bu ses frekansının bir başka uygulamasıdır. Solfeggio
skalasının bu beşinci frekansı, saf ve dengeli bir yaşam sürdürebileceğimiz-
kendimizi ifade etmenin tesirinde olmamıza yardımcı olur.
·
La (A) – 852 Hz – Uyanışın Sezgisinde Olmak
Niyet: Uyanışın Sezgisinde
Olmak, Ruhsal Düzene Geri Dönüş
La notası,
hayatımızdaki-karşımızdaki insanlar, bulunduğumuz mekanlar ve yaşadığımız
olaylar dahilindeki gizli ajandalar ve saklı niyetler gibi, illüzyonların
içinden geçip görmemizle ilintilidir. Bu frekans, bir insanın her şeyi saran
ruh ile iletişimi için açılması niyetiyle kullanılabilir. Farkındalığı
arttırırken, bizim ruhsal düzenimizi geri kazanmamıza yardımcı olur. Hücresel
işlemler konusunda 852 Hz. Frekansı, hücrenin kendini daha üst bir sistemin
içine dönüştürmesine olanak sağlar.
Dr.
Leonard Horowitz tarafından yönetilen ek araştırmalara göre, üç adet Solfeggio
frekansının daha var olduğu önerilmektedir.
·
Si (B/Ti) – 963 Hz
Bu ton, herhangi bir
sistemi orijinal, tam ve bütün haline doğru uyandırır. Işık ve her şeyi saran
ruh ile bağlıdır ve Bir’liğe dönüşe, doğrudan tecrübe etmeye olanak sağlar. Bu
frekans bizi yeniden Ruh ile veya ruhsal alemin titreşimsel olmayan
enerjileriyle, bağlantıya geçirir. Bir’lik halini, yani bizim gerçek doğamızı,
tecrübe etmemize yardımcı olur.
·
174 Hz
Tonların en düşüğü
olarak doğal bir anestezi olarak karşımıza çıkar. Fiziksel ve enerjetik olarak
acımızı azaltmaya yardımcı olur. 174 Hz. Frekansı organlarımıza güvence,
güvende olma ve sevgi verirken, içlerindeki en iyinin ortaya çıkmasına cesaret
verir.
·
285 Hz
Bu frekans dokunun
orijinal şekline gelmesine yardımcı olur. 285 Hz. Frekansı enerji alanlarına
etki ederek, zarar görmüş organlarımızı yeniden inşa etmek üzere mesaj
gönderir. Ayrıca bedenimizi canlı ve enerjik hale sokar.
Solfeggio
skalası ve üç ek ton
Bildiğimiz üzere, orijinal Solfeggio skalasında 6 ton bulunmaktadır.
Bunlar: 396, 417, 528, 639, 741 ve 852 Hz.dir.
Bu orijinal frekanslardan ortaya çıkan örüntüyü sürdürürsek, ek frekanslar hesaplanabilir. Şablonu alt modellere bölmeden önce 396 Hz.den küçük olan üç frekans hesaplanabilirken (63, 174 , 285), 852 Hz.den büyük sonsuz frekans türetilebilmektir.
·
63
·
174 – acıyı azaltmak
·
396 – kederi neşeye çevirmek
·
417 – değişime olanak sağlamak
·
528 – dönüşüm ve mucizeler
·
639 – yeniden bağlanmak, birleşme, ilişkiler
·
741 – ifadeler/çözümler
·
852 – ruhsal düzene geri dönüş
·
963 – tam ve bütün halde uyanış
·
1074
·
1185
·
1296
·
1317
Vb.
Aşağıda fiziksel anlamda frekans etkisini gösteren bir gösteri izleyeceksiniz.
Aşağıda fiziksel anlamda frekans etkisini gösteren bir gösteri izleyeceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder