23 Kasım 2017 Perşembe

PERSPEKTİF(BAKIŞ AÇISI )

Sizce yazı yazma ihtiyacı yada bir blog yazma ihtiyacı neden olur ? 
Bir çok cevap verilebilir /  bulunabilir bu sorulara, herkesin cevabı kendini bağlar/ kendine göredir. 

Çoğu kimsenin bildiği o meşhur hikaye ile başlayayım bende konuya ;

Hayatın anlamını arayan/ anlatan bilge...

Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduguna takmış kafayı.. Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı cevaplarda ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş...
Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş...
Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabiki ...
Tam umudunu yitirmişken bir köyde konustuğu insanlar ona “Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir" demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne oldugunu sormuş...
Bilge "Sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor" demiş ...
Adam kabul etmiş...
Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içinede silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.
“Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin...” 
Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş.Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, Bilge sormuş; “Peki bahçe nasıldı?” 
Adam şaşkın.. “Ama” demiş “ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.”
Bilge; “Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel“ demiş.

Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ...
Geri geldiğinde bilge, adama “Bahçe nasıldı?” diye sormuş ...
Adam gördüğü güzellikler karşışında büyülendiğini anlatmış...
Bilge gülümsemiş, “Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: 
"Hayat senin bakışınla anlam kazanır, ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın..Yada görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır."
İşte yukarıdaki hikayedeki gibi başlar çoğumuzun hikayesi, gençken kaşıktaki yağı dökmemek adına etrafımızdaki yada sahip olduğumuz güzellikleri görmeden, yaşlılıkta da aslında etrafımızda kalmamış yada yitirdiğimiz güzelliklerin sihrini geç anlamış olmaktan, kaşıktaki yağın dökülüp dökülmemesine dikkat etmeden yaşarız.

Yaşadığımız hayat, bakışımızla anlam kazandığı gibi bazen atadığımız anlam da  hayatımızın oluşmasını etkiler. 

Evrenle insan hayatının karşılaştırması,  insanın aleyhine gibi dir, evrenin ömrüyle insan ömrü mukayese edildiğinde insan hayata geldiği gibi veda etmektedir.

 Bu sonlu alemde, hem kaşıktaki yağı dökmemek,  hemde etrafımızdaki güzelliklerin farkında olarak yaşamak için bizi yetiştiren hayat kılavuzlarımızın (anne, baba, aile efradı, öğretmenlerimiz, eğitim sistemimiz), bizi taşıma kapasitemize göre daha donanımlı / daha bilgili yapmaya çalışmaları lazımdır. Buda ancak yaşanmış tecrübelerin gelen nesillere doğru şekilde ve zamanında aktarılmasıyla olur. Bu yerine göre bir görev, yerine göre bir boyun borcu (=vebal ) dir. Bazen de hem görevimiz hemde boyun borcumuzdur.

 İşte bu görev ve boyun borcunu gerçekleştirmek adına,  gerek edindiğim hayat tecrübesini gençlere aktarmak, gerekse okuyan insanlara önceliklerini belirlemede yardımcı olacak kanaatlerimi bildirmek adına bir blog oluşturmaya, bu bloğun malzemesini kısmen kendim hazırlamaya kısmen de beğendiğim derlemeleri bu blokta paylaşmaya karar verdim. Yani bu blogta hem kendi kanaatlerimi yazmaya hemde beğendiğim yada gerçekliğine olur / onay verdiğim yazıları paylaşmaya karar verdim.

Bloğumun adını seçerken , nasıl bir ad vereyim diye, çok düşünmüştüm. Sonuçta yabancı kökenli (Fransız) olmasına rağmen PERSPEKTİF olmasına karar verdim, bunun tek nedeni,  teknik resim bilenler beni daha iyi anlayacaktır, bir cisme sıradan bakışla (ön, arka, sol yan, sağ yan, üstten, alttan bakış... ), perspektif bakış arasında bazen çok büyük farklar olduğudur. Yani, bir cisme sıradan baktığınızda o cismin sadece bir yüzeyini görürken, perspektif baktığınızda en az üç yüzeyini birden görürsünüz, göremediğiniz diğer üç yüzeyi de  rahatlıkla tahmin edersiniz.
Bu en güzel bir küp yada dikdörtgen prizmaya perspektif bakışta ifade edilebilir. Şöyle ki ; 
Bildiğiniz gibi, dünyada tekniğin kabul ettiği sanal uzay x, y, z eksenleriyle belirlidir, biz cisimlerin konumunu (mevcut durumunu) belirlerken yada ifade ederken bu uzay verilerinden istifade ederiz. 
Bu sanal eksenlere göre bir küp yada dikdörtgen prizmanın, bu uzayda  görebileceğiniz altı yüzeyi vardır,  ön, arka, sol yan, sağ yan, üst, alt yüzey... gibi. Ve siz bu uzayda hangi perspektiften bakarsanız bakın, aynı anda en fazla üç yüzeyi birden görebilirsiniz. Sıradan (sadece bir cepheden ) baktığınızda, sadece bir cephesini görebildiğiniz / yorumlayabildiğiniz / yorumlayabileceğiniz cismin, perspektif bakışla üç cephesini aynı anda görüp, altı cephesini yorumlama / ifade etme şansınız vardır.
Özetle, perspektif fiziksel anlamda sizin  uzaydaki cisimlere bakış açınızdır. 
Dünya hayatı/ hayatınız/ diğer hayatlar sadece uzaydaki cisimleri incelemek/ değerlendirmek olsaydı her şey çok basit olurdu ve bizler en basit teknik resim ve geometri bilgisiyle her şeyi çözebilir ve anlamlandırabilirdik. 
Hayatın değerlendirilmesi / anlamlandırılması, kendini oluşturan canlı cansız cisimler ve bunların birbirine göre konumları / birbiriyle ilişki ve irtibatları / ve tüm bunlara sahip olduğumuz bilgi ve bilinç seviyesinden bakışımız ve verdiğimiz önemle olabilir.
İşte tam da burada benim söylemek istediğim şey, anlamaya/  anlamlandırmaya/ önem atamaya çalıştıklarımız(canlı - cansız cisimler ve bunların kendi aralarında ve diğerleriyle oluşturdukları ilişkiler yumağı,)  sıradan düz bir bakışla değil, perspektif bakışla yapılmalıdır ki gerçek anlaşılsın, doğru bulunsun ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder