Yaşanan depremlerden dolayı hemen hemen herkes fikir sahibidir,
yapıların deprem etkisi altında analizi ve depreme dayanıklı yapı tasarımı,
inşaat mühendisliğinin en önemli konularından biridir, bu hesaplar yapılırken
(konunun uzmanları bilirler), yapıların doğal titreşim peryodu ve frekansı
hesaplanır, günümüzde bilgisayar teknolojisinin gelişmesi bu hesapların daha
kısa sürede doğruya yakın yapılmasına olanak vermiştir.
Peyder pey yaptığınız, farklı malzemelerden oluşturulmuş bir
yapının doğal titreşim frekansını hesapladığınız vakit, elde ettiğiniz veri ve
hazırlayacağınız düzenekle isterseniz bu yapıyı yerle bir edebilirsiniz. Bu
konu ile ilgili Nikola Tesla’ nın yapıp çalıştırdığı deprem makinasını
kullandıktan sonra “ 10 dakika daha çalıştırsaydım binayı yerle bir ederdim “
dediği tarihte kayıtlıdır.
Konu başlığı İslamın kitabı Kuran-ı Kerim, ses , titreşim ve
frekanslar idi, ne alakası var diye düşünenler olabilir, ancak aşağıdaki ayetleri
ve meallerini incelerseniz şunu göreceksiniz ki ;
· * Yaradan Allah , bir çok ayette, doğruluktan saptıkları için kendilerini
yok ettiğini söz konusu yaptığı bir kısım halkları / kavimleri ( ad, semud, medyen,
eykeliler vb. ) bu yöntemle yok ettiğini
beyan etmiştir, yani rezone ederek. (KAMER
31, ARAF 78-91, YASİN 29, HUD 67,
HUD 94, HİCR 73, HİCR 83)
·
* Gerek Hz. Musa(a.s.), gerekse Hz. Muhammed (a.s.) dönemlerindeki
inançsız yada zayıf inançlı toplulukları en kolay şekilde yola getirmenin yolunun
bu yöntem olduğunu beyan etmektedir (SAD 15, YASİN 53, SAFFAT 19, NAZİAT 13,
· * Bazen de denemek amaçlı (ARAF
155, ANKEBUT 40, )
Kuran-ı kerimdeki tespit ettiğimiz etkili ses,
titreşim vb. konuları içeren ayetler iniş sırasında ve rahmetli Yaşar Nuri
Öztürk Hocanın Türkçe mealleriyle aşağıda dır.
24. ABESE 33. : Şiddetle çarpanın çıkardığı
korkunç ses geldiğinde,
فَإِذَا
جَاءتِ الصَّاخَّةُ ﴿٣٣﴾
Fe izâ
câetis sâhhatu.
30. KARİA 1. : O Kaaria, o şiddetli ses çıkararak çarpan.
الْقَارِعَةُ ﴿١﴾
El
kâriatu.
34. KAF
41-42 : Haykıranın
çok yakın bir yerden sesleneceği günü dinle!
O gün o müthiş sesi hak olarak dinleyecekler.
Ortaya çıkış/diriliş günüdür bu.
يَوْمَ
يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ ﴿٤٢﴾ وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ
قَرِيبٍ ﴿٤١﴾
Vestemi’
yevme yunâdil munâdi min mekânin karîb(karîbin).Yevme yesmeûnes sayhate bil hakk(hakkı),
zâlike yevmul hurûci.
37. KAMER 31 : Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının
serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.
إِنَّا
أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ
الْمُحْتَظِرِ ﴿٣١﴾
İnnâ
erselnâ aleyhim sayhaten vâhıdeten fe kânû ke heşîmil muhtezir(muhteziri).
38. SAD 15 : Bunların beklediği de
sadece, en küçük bir gecikmesi olmayan o müthiş titreşimli tek sestir.
وَمَا
يَنظُرُ هَؤُلَاء إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ ﴿١٥﴾
Ve mâ yanzuru hâulâi illâ sayhaten
vâhıdeten mâ lehâ min fevâk(fevâkın).
39. ARAF 78 : Bunun üzerine onları, o
şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş bir
hale geldiler.
فَأَخَذَتْهُمُ
الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٧٨﴾
Fe
ehazethumur recfetu fe asbahû fî dârihim câsimîn(câsimîne).
39. ARAF 91 : Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları
yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
فَأَخَذَتْهُمُ
الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٩١﴾
Fe
ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).
39. ARAF 155 : Musa, bizimle buluşma vakti için toplumundan
yetmiş adam seçti. Şiddetli sarsıntı onları yakalayınca Musa şöyle dedi:
"Rabbim, dileseydin, onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki
beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu iş senin imtihanından
başka birşey değildir. Onunla dilediğini şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin.
Sen bizim Veli'mizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en
hayırlısısın."
وَاخْتَارَ
مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ
الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ
أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ
تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا
وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ ﴿١٥٥﴾
Vahtâra
mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle
rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales
sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuke, tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men
teşâu ente veliyyunâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrul gâfirîn(gâfirîne).
41.
YASİN 29 : Olan,
sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
إِن
كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾
İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ
hum hâmidûn(hâmidûne).
41. YASİN 49 :Sadece
korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses
kendilerini enseleyecektir.
مَا
يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ ﴿٤٩﴾
Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten
te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).
41. YASİN 53 :Topu topu korkunç titreşimli
bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
إِن
كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا
مُحْضَرُونَ ﴿٥٣﴾
İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ
hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).
50. İSRA 64: "Onlardan
güç yetirdiğini sesinle yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla yaygara
çıkarıp üzerlerine çullan. Mallarda, evlatlarda onlara ortak ol, onlara ha bire
vaatte bulun." Şeytan onlara bir aldanıştan başka ne vaat eder ki?!
وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ
وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ
وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا ﴿٦٤﴾
Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike
ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şârikhum fîl emvâli vel evlâdi
vaıdhum, ve mâ yaiduhumuş şeytânu illâ gurûrâ(gurûran).
52. HUD
– 67 : Zulme sapmış olanları o korkunç titreşimli ses yakaladı da öz
yurtlarında yere çökmüş hale getirdiler.
وَأَخَذَ
الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٦٧﴾
Ve ehazellezîne zalemûs sayhatu fe asbahû
fî diyârihim câsimîn(câsimîne).
52. HUD 94 : Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla
birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek
titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.
وَلَمَّا
جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ
مَّنَّا وَأَخَذَتِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي
دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ ﴿٩٤﴾
Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ şuayben
vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ ve ehazetillezîne zalemûs sayhatu fe
asbahû fî diyârihim câsimîn(câsimîne).
54. HİCR 73 : Nihayet o korkunç titreşimli
ses, onları güneş doğarken yakaladı.
أَخَذَتْهُمُ
الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ﴿٧٣﴾
Fe ehazethumus sayhatu
muşrikîn(muşrikîne).
54. HİCR 83 : Korkunç titreşimli ses onları da
sabaha girecekleri sırada yakaladı.
فَأَخَذَتْهُمُ
الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾
Fe ehazethumus sayhatu musbıhîn(musbıhîne).
56. SAFFAT 19 : Müthiş bir komut sesidir O. Onlar öylece bakakalacaklar.
فَإِنَّمَا
هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ ﴿١٩﴾
Fe innemâ hiye zecratun vâhıdetun fe izâ
hum yenzurûn(yenzurûne).
61.
FUSSİLET 44 : Eğer
biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi:
"Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister
yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir
kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık
vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan
seslenilmektedir."
وَلَوْ
جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ
أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء
وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى
أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ ﴿٤٤﴾
Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le
kâlû lev lâ fussilet âyâtuhu, e a’cemiyyun ve arabîyyun, kul huve lillezîne
âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yu’minûne fî âzânihim vakrun ve huve
aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).
74.
MÜMİNUN 41 : Nihayet,
o korkunç titreşimli ses onları tam bir biçimde yakaladı da hepsini sel
süprüntüsü haline getirdik. Dönmeze gitsin o zalimler topluluğu!
فَأَخَذَتْهُمُ
الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ
الظَّالِمِينَ ﴿٤١﴾
Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe
cealnâhum gusâen, fe bu’den lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
78. HAKKA 6 : Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir
fırtınayla mahvedildi.
وَأَمَّا
عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ ﴿٦﴾
Ve emmâ
âdun fe uhlikû bi rîhın sarsarin âtîyetin.
81. NAZİAT 13 : Oysa ki o, sert bir
komut sesinden ibarettir.
فَإِنَّمَا
هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ ﴿١٣﴾
Fe
innemâ hiye zecratun vâhıdetun.
85. ANKEBUT 40 : Herbirini
kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga
gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere
batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi.
Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
فَكُلًّا
أَخَذْنَا بِذَنبِهِ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُم
مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُم
مَّنْ أَغْرَقْنَا وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا
أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٤٠﴾
Fe kullen ehaznâ bi zenbihi, fe minhum men
erselnâ aleyhi hâsıbâ(hâsıben), ve minhum men ehazethus sayhatu, ve minhum men
hasefnâ bihil arda, ve minhum men agraknâ, ve mâ kânallâhu li yazlimehum ve
lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Netice
de belki son 100 yıldır incelenen ve son 30 yılda keşfinde artan bir ivme
oluşan ses, frekans, titreşim ve rezonans olayında yaratıcımız yukarıdaki
ayetleriyle dikkatimizi özellikle bu konulara çekmek istemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder